Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir gün, eğilip usulca kulağına " Ne acı değil mi seni bana dünlerin getirip, yarınların götürecek olması? dedim. Anlamadı hiçbir şey. Yüzüme baktı derin derin. Kaybolup gitti sonra. Ve anladım; ayrılık da vardı aşkın içinde. Her şey gibi... Çok seven de az seven de bir gün giderdi... Herkes gibi, her şey gibi... Hayat bana bir şey daha öğretti; Aşk her şeydir ama her şey aşk değildir.
"Hepimizin hayatta kalması gerekiyordu ," dedi Wylan usulca. Belki bu safçaydı, Fıçı'da uzun süre yaşamamış zengin bir tüccarın oğlunun itirazıydı ama Jesper kendinin de aynı şeyi düşündüğünü fark etti. Bütün o çılgın kaçışlarından ve kıl payı atlattıkları tehlikelerden sonra altısının bir şekilde büyülü olduğuna, onun tabancalarının, Kaz'ın zekâsının, Nina'nın esprilerinin, İnej'in yeteneğinin, Wylan'ın yaratıcılığının ve Matthias'ın kuvvetinin onları bir şekilde dokunulmaz kıldığına inanmaya başlamıştı. Acı çekebilirlerdi. Darbe yiyebilirlerdi ama Wylan haklıydı, sonunda hepsinin ayakta kalması gerekiyordu...
Sayfa 591 - JesperKitabı okudu
Reklam
Sabahtı. Sabah olduğu Gerasim'in gidip, yerine uşak Pyotr'un gelmesinden anlaşılıyordu. Pyotr mumları söndürdü, perdelerden birini açıp usulca ortalığı toplamaya girişti. Sabah ya da akşam, cuma ya da cumartesi hiç fark etmiyordu, öyle ya da böyle, değişen hiçbir şey yoktu hayatında! Acı bir an bile soluk aldırmadan eziyete devam ediyordu; yaşamın dönmemecesine geçip gittiğini bilmesine karşın yaşama duygusu içinde varlığını hep sürdürüyordu; hayatının tek gerçeğine dönüşen, o korkunç ölüm duygusu ve o malum yalan olduğu gibi duruyordu. Günlerin, haftaların, saatlerin ne hükmü olabilirdi burada?
Sayfa 59
Yaşam ve... ölüm! İşte o kadar! Yaşıyordum... bir yaşamım vardı, ama şimdi usulca elimden kayıyor ve ben onu tutamıyorum.
Sayfa 46
"Tüm bunlar... çok korkutucu." "Korkutucu olan bunlar değil, hayır..." Ezel uzanarak usulca Sevda'nın yanağını okşadı. "Seni korkutan bu kadar özgür hissetmen Sevda, seni korkutan bu... Bir şeylere karşı gelmek, sınırları ihlal etmek seni korkutuyor çünkü bugüne kadar hep onların ardında yaşadın. Süslü bir kafesteki o küçük kuştun, hatta bir kelebek... Kanat çırpmak yerine yürüyordun. Şimdiyse uçmayı keşfettin, kanatlarını özgürce çırpabilmeyi..."
incelen yazın akşam esintilerinde zaman usulca sıyrılır aramızdan ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini başka ne gelir elimizden büyük bir uzaklığa gülümseyerek geçiştiririz ıskaladığımız şeyleri
Reklam
Yeni Bir Annelik Makamı Daha
Oğlum uykuya daldıktan, nefesi derinleştikten, tatlı karnı ağır ağır bir şişip bir indikten sonra, kolumu üzerinden usulca sıyırıp doğruldum, kalktım. Gıcırdamasın diye usta bir kıvraklıkla çabucak açtım kapıyı, dilini yavaşça yerine oturttum çıktıktan sonra. Salonun solda kalan duvarına yaslanmış yeşil çantanın içinde, ertesi günkü ders programına göre akşamdan hazırlanmış defterler, özenle yapılmış ödevler… Yemek masanın altında silgi tozları, kırılmış uçlar, yere düşüp içi dağılmış bir kalemtraş… Sandalyede kareli bir defterin yırtılmış sağ üst köşesi, belki sol alt. Ev yine, insanın saklandığını sandığı her şeyle hınca hınç dolu. Bir çanta bir sırta nasıl bu kadar yakışır, yavrum koca oğlan oldu. Çeke çeke sürüyerek bir umudun zeminine muhakkak oturttuğumuz ne kadar kadar beyhude çaba varsa, bir sigara yakıp uzun uzun düşünmek için mutfağa doğru yürüdüm. Annelik bunun içindir, unutmamalı, belki tek başına kadınlık bunun için. Usul adımlarla vardığım mutfak kapısının eşiğinde, antre duvarına kısmen boyasa da öteye güç getiremeyen zayıf bir ışık… Altında, çoktan uyudugunu sandığım ANNEM… Kalbini yanımızdan usulca sıyırıp kalkmış meğer, öylece oturup her şeyi başa sarıyor. Ses etmeden bakarken bir süre, beni de bir ANNEnin doğurduğunu hatırladım. Döndüm, sıramı bugün ona verdim. Bir eve iki ANNE fazla geliyor, bunu en iyi ben bilirim.
Sayfa 48 - KüsüratKitabı okuyor
Çocukluğu baygın atlatarak, o güzelim çağı taşmadan usulca geçti.
"Bizzat benim için toprakta yetişen ve sesleri çıkmayan yeşil canlılar dışındaki tüm canlılar, hatta insanlar bile manzarayı bozan lekelerdir çünkü manzaranın dehasıyla mücadele içindedirler. İç karartıcı vadileri, sarp kayalıkları, usulca tebessüm eden suları, tedirgin uykularda inleyen ormanları ve bunlara tepeden bakan teyakkuzdaki azametli dağları yaşayan bir bütünün parçası olarak izlemeyi severim. Bu küresel bütün; kusursuzluğu ve enginliğiyle aynı güneşin dönen gezegenlere teğet geçer, uysal cariyesi olan ay ile uzlaştırıcı efendisi olan güneşe selam eder; ebediyen yaşar, Tanrı'nın fikirlerini yansıtı, bilgiden haz duyar, yazgısını ebediyette yitirir. Bize dair bilgisi, bizlerin beynimizi dolduran mikroskobik canlılara ilişkin bilgisine benzer; mikroskobik canlılar bizi nasıl görüyorsa biz de bu bütünü öyle görürüz: Ruhsuz ve cismani."
Sayfa 794 - Peri AdasıKitabı okuyor
"Uçurumun kıyısında düşlerimde gördüklerime benzeyen ihtiyar bir geyiğin kederli ama bıçkın gözlerle beni izlediğini gördüm ya da gördüğümü sandım. Dediğim gibi, bu görüntü beni başta korkutup şaşırtmadı. Ruhum çılgınca ona doğru koştu. Geyiğin çıkarları doğrultusunda dere boyunu mahveden insanlığa küskünlükle baktığını düşündüm. Ama geyik başını oynattığında hayallerimden sıyrıldım ve içine düştüğüm serüvenin farkına vardım. Kayığın içinde tek dizimin üzerine doğruldum, öylece kalsam mı yoksa geyiğe yanaşsam mı diye düşünerek kararsız kaldım. Bu sırada çalıların ardından birinin aceleyle ama tedbiri elden bırakmadan 'Şişşt!' diye seslendiğini işittim. Derken çalılığın ardından bir siyahi çıktı ve geyiğe doğru ilerledi. Elindeki tuzu dökmeden usulca geyiğe yanaştı. Asil hayvan biraz korksa da kaçmadı. Siyah adam sakinleştirici sözler sarf ederek tuzu geyiğe uzattı. Derken geyik ayağını yere vurup uzandı ve adama boynunu eğdi. Geyikle ilgili maceram böylece bitti. İhtiyar hayvan, evcilleştirilmişti ve yakınlarda oturan İngiliz bir asilzadenin malıydı."
Sayfa 792 - Wissahiccon'da SabahKitabı okuyor
Reklam
Ölüm, güzelliği alıp götürmez Gözyaşı boyalı bir çerçeveye yerleştirip Usulca bırakır yalnızlığımıza.
Sayfa 9 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 11.Basım, NE MUTLU TÜRK ÜM DİYENE!Kitabı okuyor
Dar günlerde usulca seslenişe Usul bir yankı arayan Umutsuz susarsa Taş kesilir dünya da
Sayfa 104Kitabı okudu
Herkesin içinde yatar Aşka göre yaşanmış bir hayatın hayali. Kimileri için yaratabilecekleri fark anlamına gelir Severek başkalarını, fakat çoğuna akın eder Tüm yapabilecekleri olarak, eğer sevilselerdi. Bunun devası yoktur. Uçsuz bucaksız, gevşetici bir acı, Erirken, katı manzaranın ağlayışı gibi, Yayılır usulca baştan başa içlerinde - bu ve yukarıdaki ses Sevgili çocuğum diyen ve zamanın tüm boşa çıkardığı. In everyone there sleeps A sense of life lived according to love. To some it means the difference they could make By loving others, but across most it sweeps As all they might have done had they been loved. That nothing cures. An immense slackening ache, As when, thawing, the rigid landscape weeps, Spreads slowly through them - that, and the voice above Saying Dear child, and all time has disproved.
Sayfa 42
"Ürkek bir çocuktum, bunu karşın bütün çocuklar gibi biraz da inatçıydım mutlaka, annem de şımartmıştı beni kuşkusuz, ancak çok güç idare edilebilen bir çocuk olduğuma inanmıyorum; sıcak bir sözcüğün, usulca elimden tutulmasının, tatlı bir bakışın istenilen her şeyi sağlayamayacağına inanmıyorum. Bu arada özünde iyi kalpli ve yumuşak bir insansın ancak her çocuk iyiliği bulana kadar arama kararlılığına ve cesaretine sahip değildir"
Konuşsam bir türlü, sussam bir türlü Yıllar yılı yüreğimde büyüyen sırsın Bir sigara dumanına uzanır gibi usulca Dokunsam saçlarına, kırılırsın.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.