Edouard Leve, yirmi yıl önce intihar etmiş, belki hayali belki de gerçek çocukluk arkadaşına uzun bir mektup niteliğindeki “intihar”da yaşatmayı reddeden kahramanın gerçekçi bir portresini sunuyor. Yetenekleri, arzularım ve duyarlılıklarıyla yazıya taşıdığı arkadaşının intiharını tüm aşamaları ve en ince ayrıntılarıyla anlatıyor.
Kitabı tamamlayıp yayıncısına teslim ettikten sadece on gün sonda ise kendi hayatına tıpkı arkadaşı gibi son veren Leve, intihar’dan sonra dünya edebiyatının sonsuza dek genç kalacak, kült yazarlarından biri olmuştur.
Yürürken düşünmek, düşünürken yürümek; sonra da yazmayı kısa bir mola anına indirgemek, yürüyen bedeni geniş, açık mekanları seyreylerken bırakmak gibi…
İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak, içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.
Bu kitap, ortalama insan davranışlarının gerisindeki dinamik güçleri meslek dışı okuyucuya tanıtmayı amaçlamakta ve yazarın otuz yoldur süregelen klinik yaşantılarının birikiminden yaptığı çıkarsamaların bir bölümünü içermektedir.
Zaten bütün yaratıklar görselerdi, duysalardı savaşı, bütün yaratıklar duyabilselerdi savaş çığlıklarını bu dünyada savaş olamazdı. Savaşın iğrençliği bilinmeyen bir şeydir de… Savaşın kötülüğü saklanan bir şeydir de, yaratıklar onun için kabul edebiliyorlar savaşı.