İbnü’l vakt “zamanın çocuğu”;
zamanın gerektirdiği şekilde hareket eden ve duruma göre konuşan, zamane çocuğu demek.
Ebü’l-vakt “zamanın babası”
zamânın etkisi altında kalmayan, şekilden şekile girmeyen, prensip sâhibi kimse demek.
Zamanın çocuğu ya da babası olmak...
Evet. Bir fert, rızka ve devam-ı hayata muhtaç olduğu gibi, görüyoruz ki, bütün mevcudat-ı âlem, bahusus zîhayat olsa, küllî olsun, cüz'î olsun, küll olsun, cüz olsun, vücudunda, bekàsında, hayatında ve idame-i hayatta maddeten ve mânen çok metâlibi var, çok levâzımâtı var. İftikarâtı ve ihtiyâcâtı öyle şeylere var ki, en ednâsına o şeyin eli yetişmediği, en küçük matlubuna o şeyin kuvveti kâfi gelmediği bir halde, görüyoruz ki, bütün metâlibi ve erzak-ı maddiye ve mâneviyesi, ummadığı yerlerden kemâl-i intizamla ve vakt-i münasipte ve lâyık bir tarzda, kemâl-i hikmetle ellerine veriliyor. İşte bu iftikar ve ihtiyac-ı mahlûkat ve bu tarzda imdad ve iâne-i gaybiye, acaba güneş gibi bir Mürebbî-i Hakîm-i Zülcelâli, bir Müdebbir-i Rahîm-i Zülcemâli göstermiyor mu?
Bediüzzaman Said Nursi
Bu devrin şaşkın insanı kuullukta yarışır
Kendini asla küçültmez Arş-ı Âlâ'ya çıkartır
Paha biçemediği kuulluğu,ömrü bittiği Vakt-i Mahşerde
ALLAH Kulluğunu unutan kuulu layıkıyla şaşırtır...