Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ben böyleyim işte, işe yaramaz ve duyarlıyım, ister iyi olsun ister kötü, soylusundan ya da bayağısından bütün coşkulara olanca varlığımla kaptırabilirim kendimi - ne var ki asla kalıcı bir duygu, asla ruhun özüne nüfuz eden, kalıcı bir heyecan duyamam. Bende ne varsa, bir başka şeyi izleyerek varlık kazanır; ruh kendine karşı, yaramaz bir çocukla uğraşırcasma sabırsız; giderek büyüyen ve hep aynı kalan bir sıkıntı var. Her şey ilgimi çeker,ama hiçbir şey beni avucunda tutamaz.
Aşk, güneş, uyuşturucu ve sakinleştiriciler sanatın belli başlı dallarıdır ya da daha doğrusu, kendi yarattıklan etkileri üretmenin temel yolları. Ne var ki, ister aşk, ister güneş, ister uyuşturucular olsun, hepsi kendilerine has hayal kırıklıklarıyla gelir. Aşk bıkkınlık verir, umudumuzu kırar. Güneşin ardından uyanırız ve uyuduğumuz sürece yaşamamışızdır. Uyuşturucuların bedeli, organizmayı uyarırken çökertmeleridir. Ama sanatta hayal kırıklığı yoktur, çünkü her şeyin bir aldatmacadan ibaret olduğu daha baştan kabul edilmiştir.
Sayfa 344 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Varolmanın dayanılmaz hafifliği..
Ne pahasına olursa olsun kendi bildiğini okumakta inat eden çocuk, Tanrı’ya daha yakındır, çünkü var olmayı istemektedir.,
Ben yoksam, benden geriye kalanların benim için ne önemi olabilir ki?
Bütün çabalarıma rağmen, aklımın dışındaki her şeyin süs olsun diye var olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum.
Sayfa 220
“Ne tatmin olabiliyor, nede rahatlayabiliyorum, var olan yada var olmayan her şeye doymuş durumdayım. Bir ruhum olsun istemiyorum, ondan vazgeçmek de istemiyorum…”
Sayfa 297Kitabı okudu
Ben böyleyim işte, işe yaramaz ve duyarlıyım, ister iyi olsun ister kötü, soylusundan ya da bayağısından bütün coşkulara olanca varlığımla kaptırabilirim kendimi - ne var ki asla kalıcı bir duygu, asla ruhun özüne nüfuz eden, kalıcı bir heyecan duyamam.
Reklam
Gün biterken güneşin öyle gitmeleri var ki, bir çocuğun ölümü bile yüreğimde öyle büyük yara açamaz. Her konuda kendimi hissetmeyen varlığın yerine koyarım ki o da hissetmiş olsun.
Yalnızca var olmayan manzaralar, asla okumayacağım kitaplar dağıtıyor sıkıntımı. Hayat benim için, beynime kadar ulaşmayan bir dalgınlık hali. Beynimi ise tam aksine özgür bırakıyorum ki, hüzünleri yaşayabileceğim bir yerim olsun.
Küçük kız gayet iyi bilir bebeğinin gerçek olmadığını, ama gerçek bir varlıkmış gibi davranır, hem de kırıldığı zaman ağlayacak, üzüntüden harap olacak kadar. Çocuğun marifeti, her şeyi gerçeklikten uzaklaştırabilmesidir. Şükürler olsun ki hayatın düşlerle geçen böylesi bir dönemi var, hayatı inkâr edersin,..... , gerçekliği inkâr edersin, sırf oyun olsun diye, olmayan şeyleri de gerçek sanırsın! Keşke tekrar çocuk olsam, insanların etraflarındaki şeylere verdikleri değere de, aralarında kurdukları bağlara da kendimi kaptırmaksızın, hep öyle kalsam.
Dışarıda bir yaz ikindisi. Ne kadar da isterdim bir başkası olmayı... Pencereyi açıyorum. Dışarısı yumuşacık, ama sinsi bir sancı gibi, anlamsız bir tatminsizlik gibi yaralıyor beni. Beni inciten, içimi parçalayan, ruhumu lime lime eden son bir şey daha var. Şu an, bir başıma pencerede durmuş, böyle hüzünlü, tatlı şeyler düşünürken, tablolardaki insanlar gibi güzel, estetik olmam gerekirdi – oysa öyle değilim, o kadarını bile olamadım... Geçsin şu an, silinip gitsin... Gece gelsin, büyüsün, çöksün her şeyin üstüne ve kalkmasın bir daha. Şu ruh sonsuza dek kabrim, kapkara dünyam olsun benim ve hissetmeden, arzu duymadan yaşayamaz olayım bundan böyle.
Reklam
Yabancılık, sevgisizlik
Hayatımın her aşamasında, her durumunda, başkalarıyla olan bütün ilişkilerimde, hep davetsiz bir misafir olarak görüldüm. En azından bir yabancı olarak. Gerek ailem, gerek dostlarım, beni daima dışarıdan biri olarak algıladılar. Bir kez olsun kasten o şekilde davranmış değilim. Davrandımsa da, karşımdakilerin farkında olmadan gösterdiği
Sıkıntı
Sıkıntıyı, hiç başına gelmemiş olanların bile anlayabileceği bir dille tarif eden henüz çıkmadı. Kimilerinin sıkıntı dediği, aslında basbayağı bıkkınlık; ya da bir tür rahatsızlık; olsun olsun yorgunluk. .. Bıkkınlık denen, insanı esneten şey; bizi bir türlü yerimizde oturtmayan ve adına rahatsızlık denen şey; felç eden yorgunluk – bunların hiçbiri tam olarak sıkıntı değildir; ama sıkıntı, boynu bükük özlemin zincirlerini kıran, hayal kırıklığına uğramış arzuyu tekrar ayağa kaldıran ve ruhta gizemciyi ya da azizi doğuracak tohumu şekillendiren, her şeyin boş, değersiz olmasının derin anlamı da değildir. Sıkıntı dünyadan bıkmış olmaktır sahiden de, yaşadığını hissetmenin rahatsızlığı, yaşamış olmanın yorgunluğudur; sıkıntı gerçekten de her şeyin haddinden fazla anlamsız olduğunu tende hissetmektir. Ama bütün bunların ötesinde, sıkıntı aynı zamanda var olan ya da olmayan başka dünyaların verdiği bıkkınlıktır; bir başkası olarak, bir başka şekilde, hatta bir başka ülkede bile olsa yaşamak zorunda olmanın rahatsızlığıdır; sadece dünün ve bugünün değil, ayrıca yarının ve eğer varsa sonsuzluğun ya da hiçlik sonsuzluk ise hiçliğin verdiği yorgunluktur.
Ne pahasına olursa olsun kendi bildiğini okumakta inat eden çocuk, Tanrı'ya yakındır, çünkü var olmayı istemektedir.
Sayfa 275
Ne türden olursa olsun, toplumsal zorunlulukları yerine getirmeyi –cenazeye gitmek, biriyle işyerindeki bir sorunu konuşmak, tanıdık ya da tanımadık birini garda beklemek– düşününce, yalnızca düşününce aklım allak bullak oluyor (hatta kimi zaman bir gün öncesinden başlıyor bu), doğru dürüst uyuyamıyorum ve gerçek olay olup bittiğinde eften püften bir şey olduğu, korkumun boş olduğu ortaya çıkıyor, ne var ki bu hikâye aynen sürüp gidiyor ve ben bundan ders çıkarmayı bir türlü öğrenemiyorum.
812 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.