Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
192 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
“Bilinç adını verdiğimiz şey, hayal gücü adını verdiğimiz şeyden mi doğmuştur, yoksa durum bunun tam tersi midir bilinmez, ama insanlık çağının en başında varlığımızı açıklama çabası içinde öyküler anlatmaya başladık ve “Bir varmış bir yokmuş"umuz olsun diye ilahi bir varlık, büyülü bir sözcük, bir ejderha, bir kaplumbağa, madde ve karşımaddenin çarpışmasını düşledik.” diyor Alberto Maguel. Bende böyle olduğunu düşünüyorum. Homo Narrans bu ihtiyaçtan ortaya çıktı. Çünkü insanlığın en eski iletişim dili hikaye ve masallar. Bu kitap ise yüzyıllardır anlatılan karakterlerin farklı yönlerini anlatıyor bizlere. Alice’ten Uyuyan Güzel’e, Don Juan’dan Heidi’nin Dedesine, Karagöz ve Hacivat’tan, Sinbad’a kadar ve daha bir çok karakterin öyküsünü okuyoruz. Tüm bu karakterler yazarın çizimleriyle canlanıyor sayfalarda. Bir diğer güzel tarafı ise okura bambaşka bir perspektif sunması. Çünkü masal olarak dinlediğimiz öykülerin aslında sadece görünen yüzüne odaklanıyoruz. Oysa biraz daha ötesini görebilseydik o dinlediğimiz öykülerin aslında dinlediğimiz gibi olmadığını anlayabilirdik. Tıpkı Kurtlara Koşan Kadınlar’da bize anlatılan öykülerin gerçek yüzleri gibi…
Efsanevi Yaratıklar
Efsanevi YaratıklarAlberto Manguel · Yapı Kredi Yayınları · 2020131 okunma
323 syf.
·
Puan vermedi
Merak ediyordum şu kitabı benden başka alıp okuyan var mıdır ? Diye. Varmış:) antik yunanda gördüğümüz sürekli kabilelerin birbirleriyle savaşı aynı tip burada da devam ediyor.
Roma Tarihi Cilt: 1
Roma Tarihi Cilt: 1Titus Livius · İlya Yayınevi · 201341 okunma
Reklam
Bir dahaki sefere beni de çağır birlikte ağlayalım. Tek başına ağlayan kadınları daha ne kadar kaldıracak bu yorgun, bu yaşlı, bu bütün kötülüklerden beli eğilmiş, bu dizleri üzerine çökmüş, bu hor ve kaba kullanılmış dilsiz dünya ? Sahi bu dünyanın bir dili var mıdır? Bunca dilin konuşulduğu dünyanın dilsizlik sancısı. Tek başına içini çeke çeke ağlayan; kendini tutmak isteyip de tutamayan, gözlerini silerken ellerine göz kaleminin siyahı bulaşmış, karşısında biri varmış gibi gözlerini sabit bir noktaya dikip öylece bakakalan kadınların sızısıyla kararıyor gökyüzü. Bu kapalı gökyüzü, yaz günü içimizi saran kasvet, bu kimsesizlik hissi. İnsan gökyüzüne bakınca hissedebiliyor yakınlarda bir yerlerde tek başına ağlayan kadınların varlığını. Kuşların uçuşundan, bir çocuk parkı ıssızlığından. Bir şeylerin yanlış gittiği duygusu; ajansların geçmediği, kalbimizi meşgul eden, aklımızı yoran. Tek başına ağlayan kadınlar. Dünyanın kırıl kalbi. Dünyanın dip boyası gelmiş saçları. Dünyanın rutubetli duvarları. Sadece nakaratını hatırladığımız o eski şarkılar. Bir dahaki sefere söyle, birlikte ağlayalım.
Sayfa 51
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Kitap gerçekten başladığı gibi bitti. “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.” İzlediğimiz filmlerde, okuduğumuz kitaplarda ölümsüzlüğün ne kadar mükemmel olduğu anlatılır hep, insanlar ölümsüzlüğe ulaşmak için her şeyi yaparlar. Peki ne kadar yaşlanırsanız yaşlanın ne kadar acı çekerseniz çekin ölmeyeceğinizi bilmek gerçekten güzel midir? Ya da öleceğiniz tarihi bilerek yaşamak gerçekten hayatınıza anlam katar mı? Yazar yine bilinmeyen bir ülkeye götürdü bizi ve aslında ne kadar acı da olsa ölümün anlamını gösterdi. Son sayfalarda gerçekten ne olacak diye büyük bir heyecan içinde bıraktı ve harika bir sonla kitabı sonlandırdı. Gerçekten tüyler ürpertici uzun süre aklımda yer edecek bir kitap oldu. José Saramago maceram “Körlük” kitabıyla başladı ve yazarın beni her kitabıyla daha çok hayran bıraktığını söyleyebilirim. Okumaktan hiç çekinmeyin hatta size tavsiyem hemen okuyun..
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş
Ölüm Bir Varmış Bir YokmuşJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202011,8bin okunma
Açıkçası ölüme acımamak gerekir. Onun geçmişinin hiçbir döneminde bize gösterme nezaketinde bulunmadığı merhameti, bizim de ona göstermememiz için sayısız haklı nedenimiz var, o zaman dik kafalı davranmış, kesinlikle bizim isteklerimizi göz önünde bulundurmadan hep kendi isteğini yapmamış mıdır zaten.
Sayfa 159Kitabı okudu
Ağaoğlu Ahmed Bey ve eşi Sitare Hanım
Karabağ’ın en eski ve en asil ailelerinden Vezirof’ların tek kızlarıydı. Ufak tefek, esmer, kara gözlü ve zayıf bünyeli olarak tarif edilir. Ancak fiziki görüntüsünün aksine, eşinin inişli çıkışlı siyasi yaşamı sırasında yaşanan zorunlu ayrılıklarda her zaman destek olması ile tanınır. Annesini ‘Babamın en yakın arkadaşıydı.’ sözleri ile
Reklam
Prof. Dr. Cağfer Karadaş'a saldırı ve hocanın cevabı
Efendim, geçenlerde bir dostum. “Cağfer hoca sen kerameti mi inkar ediyorsun?” diye sordu. Dedim, düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü. “Hayırdır, nereden çıktı bu, benim sana geçen gönderdiğim yazıyı okumamışın anlaşılan”, dedim. Çünkü o dosta gönderdiğim yazıda keramet meselesinden bahsediyordum. Dostum, bana birisi
Sence hayat yaptıklarımız mıdır, başımıza gelenler mi? Cevapların bir anlamı varmış gibi nasıl da her şeyi sorgulayıp duruyoruz değil mi?
Sayfa 75 - İletişim Yayınları
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.