“Eşsiz kahraman Atatürk!
Vatan sana minnettardır.
Bütün ömrünü hizmetine verdiğin Türk milleti ile beraber senin huzurunda tazim ile eğiliyoruz. Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin. Emin ol aziz hatıran sönmez meşale olarak ruhlarımızı daima ateşli ve uyanık tutacaktır.”
Saatlerdir, istemese de avaz avaz bağırıyordu Ziya. Özellikle de sağ postalını ayağından ayırmak mümkün olacak gibi görünmüyordu.
"Çıkmadı da çıkmadı lanet olası!" dedi Medhiye Hanım.
Mutfaktan en keskin bıçağı, dikiş kutusundan en dayanıklı makası almış, lime lime yapmıştı postalı ama yine de ayıramamıştı ne çoraptan ne ayaktan.
Genç adamın ayağında deri namıma bir şey kalmayıp, kırmızı eti görünmeye başlayınca, Afife'nin aklına eccacıyı getirmek geldi.
Bir koşu gitti ve eczanenin yaşlı kalfasıyla geri döndü güzel kız.
Pamuklar, oksijenler, gazlı bezler, tentürdiyotlarla saatlerce uğraştı eczacı.
"Delikanlı önce ayaklarına çok su değirmeden bir banyo yap. Leş gibi kokuyorsun zira. Sonra bıraktığım pomatları ayaklarına sür. Üstüne filan basmaya kalkma. Enfeksiyon için yaptığım iğnelere bir hafta süreyle devam etmemiz lazım. Ha bu arada, ilk söylemem gerekeni en sona sakladım. "
"Son sözlerini söylerken ayağa kalktı yaşlı eczacı ve eliyle asker selamı verdi.
"Vatan sana minnettardır evladım."