Bir tebessüme, bir onaya, anlam bulmuş bir bakışa, 'iyi ki varsın' lara duyduğumuz bağımlılık duygusu olmasaydı, bazı eylemlerimiz varlığını aynı coşkuyla sürdürebilir miydi? Bu soruya; "evet ben yine de şunu yapmaya devam ederdim" dediğiniz ne varsa, o sizin kendinize ayırdığınızdır. Okumak mesela... Bu platformda beğen butonu olmasaydı, alıntıları eskisi gibi büyük bir istekle paylaşır mıydık? Yahut sevdiğimiz okur arkadaşlarımız burada bulunmasaydı, her gün uğrama gereği hisseder miydik? İzlediğim bir filmde, kadın, sevdiği adam için, bir alışkanlığa dönüşüp günün birinde terkedileceği korkusuyla, estetik operasyon geçiriyor ve bambaşka bir yüze sahip olup yeniden aynı kişinin hayatına giriyordu. Hayatı adeta bir kabusa dönüyor, eski kimliği ile yeni kimliği arasında sıkışıp kalıyordu... Ne çok sevilen ve özlenen eski haline, ne de kusursuz yüz hatlarının yapay güzelliğine tutunabiliyordu. Film, kişinin kendine bakışını yenileyen, adeta ruhsal gerilmelerin ete kemiğe bürünmüş haliydi... Bizi biz yapan şeyleri yapay olanlarla değiştirmek için ne neştere, ne de uzun bir iyileşme sürecine ihtiyaç duyarız. Bu yüzden gözümüzü kırpmadan, kıskançlığımızı hırsımızla takas ederiz, korkumuzu cüretimizle, aşağılık kompleksimizi alaycılığımızla, öfkemizi tebessümümüzle... Onaylanma ve eksilmeyen bir duyguyla sevilme tutkusu, kişinin kendisinden memnuniyetsizliğinin ifadesidir. Çok sevilmek, önemsenmek ve yüceltilmek asla çare değildir. İnsan, evvela kendini sevmelidir... O zaman dilediğinde yenilenmenin ve zamanı hissetmenin keyfini sürebilir...
“Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan nedir bilir misin? ‘İncinsen de incitme.’ diyen Hacı Bektaş Veli, ‘Yaradılanı sev, yaradandan ötürü.’ diyen Yunus'u,
Reklam
Aralık Ayı Hikaye Yazma Etkinliği - Amcam
AMCAM Bazı hüzünler vardır. Geçtiğine siz bile inanırsınız lakin geçmez; o sızı hiç dinmez ve bir yerlerde gizlenir kalır. O duygular, kırgınlıklar, kalp sızıları aslında hep sizinledir, sizin kaderinizdir ancak hayatın ilerleyişi sırasında unutur ya da unuttuğunuzu sanırsınız… Ancak sonra ya bir şarkı, ya bir rüya ya da bir an, kısacık bir
Ne kadar özel ve milli günlerimiz var.Ne kadar şanslı bir ülkeyiz dediğinizi duyar gibi oluyorum.Kadınlarımız herkesten önce seçme ve seçilme hakkı almış, dünyada çocuklarımıza milli bayram armağan eden ilk ve tek ülkeyiz, gençlerimiz ona keza.Lâkin bu günlerin altını doldurabiliyor muyuz, ne kadar samimiyiz şimdi biraz ona bakalım: İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi raporuna göre 2002den bu yana 18 yaşından küçük 540 bin çocuk doğum yapmış.Korkunç bir rakam. Güvenilirliği tartışılır TÜIK raporuna göre Türkiye'de 5-17 arasında 720 bin çocuk, işçi olarak çalıştırılmış 2022 haziran raporuna göre.Yine geçen sene 62si çalışırken hayatını kaybetmiş. Bir yandan gençlerimizi yetenek ve mezuniyet durumuna göre istihdam etme konusunda yetersiz kalıyoruz.Yapılan araştırmalara göre her 5 gençten biri işsiz. Kadına yönelik fiziksel veya cinsel şiddette ise Avrupa ve G20 ülkeleri arasında ilk sıradaymışız.Her on kadından dördü. Tüm bu veriler ışığında biz bu günleri ne kadar hak ediyoruz veya hakkını verebiliyor muyuz, orası gün gibi ortada.Bu günleri bize atamızın hediye etmiş olması aslında toplumca atamızla bugünlere aynı özeni ve değeri göstermediğimize bir işaret.Fakat ulu önderimiz bizi bugünlerle dünyaya lanse ettiyse aslında bu verileri en asgari düzeye düşürmek elbirliğiyle hepimizin görevi, yoksa bugünler bizim için lafügüzaftan öteye geçemeyecek. Şen olsun çocuklarımız, ağlamasın kadınlarımız, işsiz kalmasın gençlerimiz.. Kutlu olsun 23 Nisanımız🇹🇷
TANYA....
1942 yılının Ocak ayıydı. Moskova buz kesmişti... Öyle soğuk bir yel esiyordu ki ölüm bile üşüyordu. Moskova yakınlarında bir cenaze töreni; gömülen 18 yaşında bir genç kız. Sessiz sedasız, gencecik bedeninin üstü buzlu toprakla örtülüyordu. Mezarın başındaki tahtada şunlar yazıyordu: Zoya Kosmodemyanskaya. Peki kimdi bu Zoya Kosmodemyanskaya,
Eski bir şiirim
Beynimde yankılanan bir melodi Kafamda düğüm olmuş düşünceler Bunalan yalnızlığımda kaybolurken Bir anıya tutuklu kalan saatler Bekliyorum bekliyorum gecenin deli eden sessizliğinde Kaç saat geçmiş bilmiyorum Melodiler değişiyor, bir iki üç... Kaçıncı eskittiğim şarkı bu bilmiyorum Ben soru işaretlerinden ibaretim Cevaplarını hiç bir zaman
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.