Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ortaçağ Avrupa'sı tam bir cahiliye dönemi yaşıyordu .
Hıristiyanlık, ortaçağı karanlığa, cahilliğe eve batıl inançlara gömdüğünde Freya bir şeytan olarak kabul edildi ve tüm kediler de birer kötü ruh ilan edildi. Lanetlenen kediler artık açık bir hedef háline gelmişti ve hepsi avlanıyordu. Önce cuma uğursuz gün olarak kabul edildi sonra da kedi besleyen kadınlar cadı ilan edilip kedileri ile birlikte öldürüldüler. Çünkü kediler artık onların gözünde Şeytan tarafından cadılara yardımcı olmak üzere atanmış cinlerdi. Binlerce kedi ve kadın aynı kaderi paylaştı: ya asıldı ya da yakıldılar. Tabii bu kadar kediyi yok ederseniz meydanların farelere kalması kaçınılmaz olur! Nihayetinde önü alınamayan fare popülasyonu tüm Avrupa'ya Kara Veba'yı getirdi ve bu saçma batıl inanç binlerce insanın ölümüne sebebiyet verdi.Bu olaydan sonra kimse kedilere "cin", "iblis" veya "lanetli" diyemedi...
Abdullah bin Ömer şöyle diyor ;
Resûlullah (sav) bize döndü ve şöyle dedi ; “Ey Muhacirler cemaati! Beş şey vardır ki onlarla imtihan olacaksınız. Onların sizi (hayatta iken) yakalamasından Allah’a sığınırım. Onlar şunlardır: ● Bir milletin içinde zina, fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde veba hastalığı ve onlardan önce yaşamış milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır. ● Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılır. ● Mallarının zekatını vermekten kaçınan her millet, mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır (kuraklıkla cezalandırılır) ve hayvanları olmasa onlara yağmur yağdırılmaz. ● Allah’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûlü’nün ahdini (yaptığı anlaşmaları ve sünnetini) terk eden her milletin başına, Allah mutlaka kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindekilerin bir kısmını alır. ● İdarecileri Allah’ın Kitabı ile amel etmeyip, indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe Allah onların hesabını kendi aralarında görür (fitne, fesat ve anarşi belasına maruz kalırlar).” (İbn-i Mace, Fiten, 22
Reklam
İnsanların tekrar keşfetmekten kaçınamayacağı bir şey daha var. Adına barut derler.
Neden göndermedi bana ölüm çubuğunu? Çünkü biliyor ki bana işlemez. Ama sen Tavşandudak, bu batıl inançların içine öylesine batmışsın ki bu gece uyanıp ölüm çubuğunu yanında görsen, kesin ölüp gidersin. Çubukta bir güç olduğundan değil, sen yabani insanların karanlık ve bulutlu zihnine sahip bir yabani olduğun için ölüp gidersin.
Uygarlığımızın ortasında, fakir semtlerimizde, işçi mahallelerimizde bir barbarlar, yabaniler ırkının doğmasına neden olmuştuk ve şimdi biz felaketi yaşarken onlar da vahşi hayvanlar gibi üstümüze saldırıyor, bizi yok ediyorlardı. Tabii kendilerini de yok ediyorlardı.
"Seni sevdim, ama artık yoruldum... Gitmekten mutlu değilim, ama yeniden başlamak için mutlu olmak gerek."
Sayfa 88 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Hz. Ömer'in kader anlayışını Kur'an inşa etmişti: Buhâri ve Müslim Sahihlerinde şöyle bir olay naklederler. Halife Hz. Ömer, Şam'ın fethini kutlamak ve İslam ordularını denetlemek için yola çıkar. Öğrenir ki ordugâhta veba salgını vardır. Hz. Ömer beraberindeki insanlara seslenerek, "Ben hayvanımın üstünde sabahlayacağım, siz de öyle yapın" der. Ordu komutanı Ebu Ubeyde b. Cerrah, eski tasavvurun tortusuyla; "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" diye sorar. Hz. Ömer, "Keşke bu sözü senden başkası söyleseydi!" diyerek, bu büyük sahabiye böyle bir yaklaşımı yakıştıramadığını ifade eder. Ardından bu düşüncesini reddeden ve kader mesele sine nasıl bakılması gerektiğini öğreten bir cevap verir. "Evet, Allah'ın kaderinden, yine Allah'ın kaderine kaçıyorum."
Veba yalnız bedeni öldürür, bu sahtekarlarsa ruhları zehirler.
Kimisi savaşacak, kimisi yönetecek, kimisi dua edecek, geri kalanlarsa, uygar devletin emsalsiz mucizelerinin ve muhteşem güzelliğinin kanlı gövdesi üzerinde durmak bilmeden tekrar tekrar yükselirken çalışıp didinerek fena hâlde acı çekecek.
Reklam
Gerçekte o, düşünmeyle ve acıyla geçmiş uzun günlerin derinliğinden çıkıp kendini anlatıyordu; karşısındakine aktarmak istediği imge bekleyişin ve tutkunun ateşinde çok uzun süre pişmişti. Oysa öteki, tersine, alışılmış bir heyecan, çarşı pazarda satılan türden bir acı, sıradan bir melankoliyi aklına getiriyordu. İster iyilik ister düşmanlık taşısın, yanıt hep yanlış yönde oluyordu. Her zaman vazgeçmek zorunda kalınıyordu..
Sayfa 81 - Can YayınlarıKitabı okuyor
İnsan denen yaratık!
İnsanın bu dünyadaki bütün çalışması köpükten öte bir şey değil. İnsan kendisine faydası olacak hayvanları evcilleştirip düşmanca davrananları yok etti, toprağın yabani bitki örtüsünü temizledi. Ama sonra insan yok oldu ve ilkel hayat geri dönüp onun elleriyle yaptığı her şeyi sildi süpürdü. Arazileri orman oldu tarlaları yabani yok sularla doldu sürülerini yırtıcı hayvanlar yedi....
Sayfa 10 - Granser
300 yıl önce
(1) Gıda stoku her zaman tamdı ve fiyatlar hiçbir zaman konu etmeye değecek kadar yükselmedi.
Cennette hangi taraftan olursak olalım, ne önyargı, ne de sürtüşme olacak, hepimiz tek bir ilkede ve tek bir düşüncede olacağız. Neden en ufak bir çekince olmadan tam bir uyum ve sevgiyle yüreklerimizi birleştireceğimiz o yere el ele gitmekten memnun olmayalım?
Barselona, 1580
"Ya veba tek başına gitmediyse? Ya yanında gizli, değer biçilemez; en ince eleyip sık dokuyan yetkilinin bile defterlerine not etmeyi aklının ucundan bile geçirmediği bir şeyi, bir çeşit kokuyu, havadaki bir titreşimi, bir ışığı, dağınık bir şarkıyı da götürdüyse; ya Barselona'nın ruhunu, mutluluğunu yaratan dehasını da götürdüyse,?.."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.