Vire veya Vere : Kalenin bütün asker ve sivilinin silah ve eşyalarını alıp gitmeleri ve kimsenin kılına dahi dokunulmaması şartıyla teslim alınması veya teslim edilmesi
.. hiç unutmamamız gereken bir gerçeği unutuyoruz; o da şu: Kimin malını kime veriyoruz? Kale bizim değil; milletimizin; devletimizin; onların şahsında Padişahımızdır. Bize savunmak üzere emanet edilmiştir. Kendi malımız olmayan bir şeyi nasıl veririz? Bu emanete hıyanet olmaz mı? Ahirette ecdadın yüzüne nasıl bakarız?
"Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su"
(O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat
çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını
ummaktayım.)
Beni şâd eylemedin sen dahi nâ-şâd olasın
Şu’le-i âh-ı gariban gibi ber-bâd olasın
Künc-i hicrana olub sen de benim gibi esir
Rûz ü şeb dest-zen-i dâmen-i feryâd olasın
Vire nahl-i emelin mîve-i eşk-i hirmân
Bir sitem-kâre niyaz etmeğe mu’tâd olasın
Rüzgâr eylesün eflâke gubârın peyvend
Göreyim pâ-zede-i leşker-i bî-dâd olasın
Telh-kâm-ı sitemin gör ne çekermiş bilesin
Sen de zehr-âbe-hor-i kâse-i hussâd olasın
Eyledin Nâbi-i bî-çâreye çok cevr ü sitem
Yok ümidim ki mükâfâtdan âzâd olasın
Bu sefer daha önce hiç okumadığım hikayeleri okudum bu kitapta. Yine 8 hikaye bir aradaydı; Bahar ve Kelebekler, Vire, Velinimet, Yuf Borusu Seni Bekliyor, Bir Temiz Havlu Uğruna, Hafiften Bir Seda, Türbe, Miras.
Hepsi birbirinden değişik hatta ilginçti. Bu hikayelerde anlayamadığım kelimeler vardı biraz zorlandım okurken. 127 sayfalık bir kitap. Boş sayfa fazla olduğundan hemen bitiyor. Sanırım başka yorum yapacak bir şey yok.
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara
Biliyordu ki Türk askeri her emre uyar. Kumandanları ne söylerse hemen yaparlar. Sadece bir emre uymazlar. O da “teslim emri”dir. Türk ölmeyi, teslim olmaya tercih eder…
Siyah paltomu, botlarımı giyip çıktım evden. Nasıl soğuk! Kış gibi, yağmura aldırmadan, su birikintilerine basmadan, kenardan, saçak altlarından, ellerim ceplerimde yürümeye başlıyorum.
Eylülün son günü bugün, sahile inip iki tek atmak niyetindeyim. Soran olursa eylülle vedalaşıyorum diyeceğim.
Küçük meyhanelerin, çorbacıların, köftecilerin omuz