Sen de onlardan biriymişsin. Seni farklı sanmıştım, hepinizin aynı hamurdan yoğrulduğunu unutup. Seni anladığımı zannetmiştim fakat bırak anlamayı bir nebze olsun tanıyamamışım. Ben mi tanıyamadım gerçekten yoksa sen mi değiştin hala muallaktayım fakat pek de bir önemi yok esasen. Sen başından beri buydun, görmek istemeyen bendim değil mi? İçinde hiç sevgi hissettin mi yoksa hepsi tamamen rolünün bir parçası mıydı? Eğlendin mi bari tiyatro bittiğinde, alkışladın mı kendini... Lüzmu yok ben alnından öpüyorum senin tam oscar'a layık bir oyunculuktu. Fark etmeden kaptırdın mı yoksa role kendini, gerçek mi sandın yalan aşkını? Ah merak etme, unuturum ben tüm bunları ne önemi var ki, perde kapandı, bu son oyunundu. Sahneden inmeyi kabul etmiyor musun yoksa, pekala senin tercihin fakat ben çıkıyorum dışarıya. Yalandan bir sahnede açılıp kapanan perdelerin arkasına saklanmaya devam et sen. Sonuçta gün yüzüne çıkacak kadar gerçek değilsin sen, bir gölge oyununun kuklasısın yalnızca. Elveda sevgilim, elveda. Sensiz bir adım ancak mutluluk getirir bana.
Bir rüzgardı saçları
Esip gürleyen
Kimi zaman getiren uzaklardan
Sedef kakmalı kutudaki sırlı hatıraları
Bir kutup noktasıydı gözleri
Evvelden beri donuk kalbimi mütemadiyen üşüten
Yaz kış demeden
Yüksek sesle inanmadığım her şeyi anlatabilir, içimden de "İnanmayın bana. Sakın inanmayın. Hepsi yalan! Ağzımdan çıkanı duymanız kolay. Ama yapabiliyorsanız, bunu da duyun!" diyebilirdim.
Kendimi dinlemeyi öğrenmekti bu yaptığım. Çünkü duyulabilecek kadar yüksek bir ses vardı içimde. Bunu fark edince, dünya üzerindeki bütün insanlar birden yok olsalar dahi yalnız kalmayacağımı anladım.