Savaş sırasında içinde çocukların bulunduğu bir uçak adaya düşer hepsi uçaktan canlı kurtulurlar ama çocuklar ıssız adada mahsur kalır. Büyükler yoktur çok güzel bir lagün çocukların yüzme havuzu gibi onları kucaklar. Ağaçlar güzel meyveleriyle çocukları besler. Cennet gibi bir yere düşmüşlerdir... Neredeyse büyüklerin olamayışından dolayı mutluluk duyarlar hatta bazılarının adadan kurtulmak hiç umurunda olmaz ya da akılları ermez. Aralarında şef seçip bir takım kurallar koyarlar fakat bir yerden sonra bu çocuklara yetmez. İnsan oğlunun içindeki yıkım, güç arzusu, ego, öldürme isteği her yaşta kendini gösterir. Cennet bahçesi cehenneme döner.
Akıllı ama güçsüz olanla, vahşi ve güçlü olanın savaşı çocuklar üzerinden çok güzel anlatılmış. Bazı yerlerde bana göre kopukluklar vardı ya da ben atladım bilmiyorum. Simon'un nasıl öldüğünü anlayamadım. Okuyup anlayan arkadaşlar beni aydınlatırsanız sevinirim. Bazı betimlemeleri resmen yaşadım. Deniz kokusu burnuma geldi.
Dünyanın bir anı defteri olsaydı özetin özeti olarak yazsaydık her halde ortaya böyle bir hikaye çıkardı.
Okuyacak arkadaşlara keyifli okumalar dilerim.
William Golding’in kült eserlerden birisi olan 
Sineklerin Tanrısı’nı ele almak istiyorum. Okumuş olduğum bu güzel eseri, elimden geldiğince değerlendirmeye ve ufak
