Bütün yazılar konuşma diline yabancı bir kapanım özelliği sunar. Yazı hiçbir biçimde bir bildirişim aracı, içinden yalnızca
bir dil amacının geçeceği bir açık yol değildir. Başlı başına bir
düzensizliktir, sözün içinden akar ve ona kendisini sürekli erteleme durumunda tutan şu rahatsız devinimi verir.
Yazı, kendi kendisiyle beslenen ve görevi kendi süremine de-vingen bir yaklaştırmalar dizisi bırakmak değil, göstergelerinin birliği ve gölgesiyle, yaratılmasından çok önce kurulmuş
bir söz imgesini benimsetmek olan katılaşmış bir dildir.
Demek ki yazı Özgürlük olarak yalnızca bir andır. Ama
bu an Tarih'in en açık anından biridir, çünkü Tarih her za-man ve her şeyden önce bir seçim ve bu seçimin sınırlarıdır.
Yazarın anlamlı bir davranışının sonucu olduğundan, yazı Ta-rih'e yazın'ın bir başka kesitine göre çok daha duyulur bir bi-çimde sunulur. Yüzyıllar boyunca bağdaşık kalan klasik ya-zının birliği, yüz yıldan beri yazın olgusunun sınırına gelince-ye dek çoğalmış olan çağdaş yazıların çokluğu, Fransız yazı-
sının bu bir tür parçalanması, tüm Tarih'in büyük bir bunalımının karşılığıdır, ama bu bunalım Yazın Tarihi'nde çok daha
bulanık bir biçimde görülür. Bir Balzac'ın "düşünce"sini bir
Flaubert'inkinden ayıran şey bir okul değişimidir; yazılarını
karşıtlaştıran şey se, iki ekonomik yapının eklemlenmelerinde
kesin anlayış ve bilinç değişiklikleri getirerek kesiştikleri anda gerçekleşmiş. temel bir kopmadır.
Hiçbir yazar, doğallıktan uzaklaşmadıkça, özgürlüğünü dilin saydamsızlığına katamaz, çünkü, bir Doğa gibi eksiksiz ve birleşik olarak, bütün Tarih durur içinde.
Sevgi istenilen bir olguya aktarılır, aktarılabilir Çeşitli anlara, çeşitli insanlara, çeşitli kentlere, caddelere, tepelere aktarılabilir. İnsan ne denli derin düşünebiliyorsa sevgisi o denli derindir O denli doyumsuzdur