Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Oysa kimimiz çamura kimimiz dolunaya bakıyor..
İki mahkum vardı. Bir dolunay gecesiydi, ikisi de karanlık hücrelerindeki pencerenin yanında duruyordu. dolunay vardı. Bir tanesi dolunaya bakıyordu. Hava yağmurluydu ve tam pencerenin önünde çok fazla su ve çamur birikmişti. kirliydi ve leş gibi kokuyordu. Bir tanesi dolunaya bakmaya devam etti, diğeri çamura bakmaya devam etti.Çamura bakmakta
Sayfa 56
Hikaye Gibi
bugün hava yeterince karlı ve yağmurluydu dünden uyku uğramadığı için bir tık sabah fazla uyumak durumundaydı sabah mahmurluğu üzerinde ve yalnızdı o gün. aniden kalkıp havanın yağışına göz dikti usul usul yağan kar bir nebzede olsa yüreğini sakinleştirmişti. lâkin havanın boğukluğu içeri de tek bir ışık komamıştı sanırsın güneş daha aymamış. ruhunun ağrısıyla hemen ortalığı temizlemeye koyuldu ve bu işe yarar haller ona iyi gelmişti. gün usul yağan karla aslında iyi başlamıştı havanın kasvetine rağmen ama sonra hava şu kasvet işini biraz abartmış ve ardından kötü haberler... ağlama işini küçüklüğünden beri iyi başarırdı hâlâ da öyle. Yalnız bazen gözler keyfi ağlamak istemiyor, bir iki damla gözyaşı haricinde. kitap okudu bir iki sayfa ve yetindi çünkü aklı zamanın uğrattıklarındaydı, kâfi gelmişti. göğün yüzüne bakarak dua etti ve zamana karşı koyamadığını, yaşanılanların önünde set olamayacağını anlayıp suyun akışıyla suya karışıp gitti. hilal.
Reklam
Süleymaniye'nin, Yeni Cami'nin, Ayasofya'nın, Sultanahmet'in minareleri, kadim hat üstatlarının ellerindeki divitler gibi kararan gökyüzüne kufî usulde bir şeyler yazmaya çalışıyor. Haliç'in menevişlenen sularında motorlar, kayıklar gezerken köprü altı, balık tutan yüzlerce kişinin sarkıttığı olta yağmuruyla kaplanmış. Fakir fukaranın akşam yemeği olacak kıraçalar, gümüş pırıltılarıyla çırpınarak çıkıyor denizden. Karşı kıyıda imparatorların güngörmüş Blakhernai Sarayının üstünde küçük dükkanlar, derme çatma evler ve balıkçı meyhaneleri dizilmiş. Anemas Zindanlarının kalıntıları kasvetli görünüşüyle; gözleri oyulan, elleri ayakları kesilen onca kişinin çektiği acıyı yansıtıyor hâlâ. Pera'dan İstanbul'a bakmak, bu şehrin tarihini bilmeyenler için anlaşılmaz bir şey ama gerçek bu. Ceneviz binaları arasından yani başka bir şehirden Konstantiniyye'ye bakıyorlar; Fatih'in gemilerini üstünden aşırdığı tepeler bunlar.
Sayfa 191Kitabı okudu
Benzersiz umarsız Bir bulut indi bahçeme Kırkikindi yağmuruyla Ankara nın Gece gibiydi gözleri Ve kara bir gün gibiydi Çaresiz Gülüşü Duruşu Bir selam gibiydi Kardeşime benzer Tanıdık biriydi Sımsıcak Sevecen Dost Sanki bendendi Gözyaşlarındım senin Tanımadın mı Dedi Gönül Duranoğlu
AHVALİMİZ Zorbaya tahsis oldu, memleketin tapusu Zalime kanat gerip, mazlumu dışladılar Zavallıya kapandı, merhametin kapısı Nevi şahsına mahsus, bir dünya düşlediler Nakış nakış işlendi, şeytanımsı planlar
324 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
YAĞMURCU...
- "Şehid Kumandan Salih Mirzabeyoğlu'nun İBDA Yayınları tarafından neşredilen külliyatının 36. sıradaki eseri.1996 yılında yayınlanan bu eser, 4 ana başlık (levha) ve 60 ara başlıktan müteşekkil. Eser 324 sahife. Kumandan eserinde, mistik, açıklanamaz, ilginç, garip ve sıra dışı olayları inceliyor. Aniden Kaybolan İnsanlar, Reenkarnasyon Vakaları, Bermuda Şeytan Üçgeni, Zaman Kayması, Simya, Kara Delikler gibi üzerine pek çok araştırma yapılmış ve belgeseller çekilmiş konularda fikir jimnastiği yapıyor. Jung’tan Castenada’ya, pek çok Batılı ilim adamının “tecrübelerini” ve değerlendirmelerini inceliyor. Peygamberlerin mucizelerine, Allah Dostlarının başına gelen sıra dışı hadiselere “burun kıvıran”ların, Çinli bir Yağmurcu’ya, uzaydan gelen varlıklara inanmasının çelişkisini gözler önüne seriyor. Ruhçuluğun hakikatine nisbetle “çerçöp” bir takım açıklanamayan olayların içyüzünde anlaşılması gerekeni ortaya koyuyor. Eser Takdim'den sonra, Jung’un bir Çinli’den aktardığı “Yağmurcu” hikâyesi ile başlıyor eser ve şu cümleyle sona eriyor: "Neticenin neticesi şu ki, âlemde her şey Allah'ın azametine şahitlik ediyor!.." Fikir ziyafetine buyurmaz mısınız? Keyifli okumalar...
Yağmurcu
YağmurcuSalih Mirzabeyoğlu · İbda Yayınları · 201765 okunma
Reklam
Bırakın Bugün Onların
Hoş geldin... Sefalar getirdin, Coşkulandı, Yurdum çocukları.. Bayram havası bir başka. Güzel baharımın İnce yağmuruyla Renk renk açmış çiçekleri
Cenazeler, hava nasıl olursa olsun, hep ironiktir. Yağmurluysa, aşırı ironiktir: Gökler ağlar. Güneşliyse, daha da beter... O sıcakta ayakta dikilmek, insanın yüreğini öldürür. Mezarda her kimse, hâlâ ortalıkta dolanıyor olduğunuz için sizden ölesiye nefret ediyor, diye düşünürsünüz. En azından, size öyle gelir.
Sayfa 15 - İthaki Yayınları
“Canım...” dedi karısının saçlarını öperken. “Ömer'im...” diyen Dilara başını kaldırmış, gözleri dolu dolu ona bakıyordu. “Ağlıyor musun sen?” Genç adamın yüzü endişeyle bulutlanmıştı. “Mutluluktan...” dedi Dilara, sesi yağmurluydu. “Sen, bebeklerim... Her şey bir rüya gibi, inanamıyorum.” “Ömrüm, her şeyim...” diyen Ömer'in sesi elinde olmadan titremişti. “Bu bir rüya ise hiç bitmeyecek, inan! Hep yanında olacağım, birlikte olacağız. Sen, ben, Lara ve Mert! Seni seviyorum nazeninim.” Eğilip onu sevgiyle öptü. “Ben de seni seviyorum, sevgilim,” dedi genç kadın, dudaklarını yakan ateşe teslim olurken ve ekledi. “Hep seveceğim...”
Sayfa 400 - Epsilon YayıneviKitabı okudu
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.