Yalnızlığa çekilmek mi istersin kardeşim?
Kendine varan yolu aramak mı istersin?
Biraz dur da beni dinle.
“Arayan, kolay yiter. Her türlü yalnızlık suçtur.”
Böyle der sürü.
Ve sen sürüdendin uzun bir süre.
Sürünün sesi daha sende çınlayacak.
Ve sen desen: “ Artık sizinle ortak vicdanım yok benim” yakınma ve ağrı olacak bu.
Derdinin yolunu,
yani
Yani anlayacağın ya unuttum ya da alıştım bilemiyorum. Canımı yakmayı beceremiyorsun eskisi gibi.. ve gelme artık. Seveceğin varsa da yeniden sevme. Artık ben vazgeçtim beklemekten.
Birden, yapayalnız kalıyorum dünyada. Manevi bir çatının tepesinden seyrediyorum bütün bunları. Dünyada yalnızım. Görmek, uzakta olmaktır. Açıkça görmek, durmaktır. Tahlil etmek, yabancılaşmaktır. İnsanlar bana değmeden geçiyor yanımdan. Etrafımda havadan başka şey yok. Kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum. Çocukluğuma dönüyorum, sırtımda gecelik, elimde doğru dürüst yanmayan bir kandil, kocaman, ıssız bir evde yürüyorum. Canlı gölgelerle kuşatılmışım - yalnızca gölge bunlar, donup kalmış mobilyaların, yanımdan yürüyen ışığın kızları. Aynı gölgeler burada, güneşin altında da sarıyor dört bir yanımı, ne var ki sapına kadar gerçek insanlar bu seferkiler..
Birden, yapayalnız kalıyorum dünyada. Manevi bir çatının tepesinden seyrediyorum bütün bunları. Dünya da yalnızım. Görmek, uzakta olmaktır. Açıkça görmek, durmaktır. Tahlil etmek, yabancılaşmaktır. İnsanlar bana değmeden geçiyor yanımdan. Etrafımda havadan başka şey yok. Kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum. Çocukluğuma dönüyorum, sırtımda gecelik, elimde doğru dürüst yanmayan bir kandil, kocaman, ıssız bir ev de yürüyorum. Canlı gölgelerle kuşatılmışım yalnızca gölge bunlar, donup kalmış mobilyaların, yanımdan yürüyen ışığın kızları. Aynı gölgeler burada, güneşin altında da sarıyor dört bir yanımı, ne var ki sapına kadar gerçek insanlar bu seferkiler.
Âdeta dünya parçalara bürünmüş ve bu gezegende yalnızca benim kafama doğru vuruyordu. Her an bitecek gibi düşünsem de artık tüm umutlarımı yitirmiş ve inandığım düşleri yarıda bırakmıştım. Lâkin mutluluk insanlara mahsustu. Ben ise yalnızım. Onlar mutlu olsun.
Geriye tek bir şey kaldı. Zaman bitecekti. Bize ayrılan süre dolacaktı. Ve misafirliğim sona erecekti.
Hiçbir kapıdan girmem içeri
çekip gitti her şey, yalnızca yönsüzlük gördüğüm
sana dönüyorum, şakaklarım yanıyor, bütün damarlarım
şimdi yalnızım, çoğaldığım günler yanıyor
Sen yalnızlığı bilmiyorsun. Çünkü yaşamamışsın, hissetmemişsin. İliklerine kadar işlememiş. Sevgililerinden ayrılınca yalnızlık geliyor sana. Ben ise, milyarlarca insanın içinde yalnızım. (...) Akrabalarımın sayısını bilmiyorum ama ben onlar gibi değilim. Yalnızız hem de kimsenin anlamayacağı kadar.
Birden, yapayalnız kalıyorum dünyada. Manevi bir çatının tepesinden seyrediyorum bütün bunları. Dünyada yalnızım. Görmek, uzakta olmaktır. Açıkça görmek, durmaktır. Tahlil etmek, yabancılașmaktır. İnsanlar bana değmeden geçiyor yanımdan. Etrafımda havadan başka şey yok. Kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum. Çocukluğuma dönüyorum, sırtımda gecelik, elimde doğru dürüst yanmayan bir kandil, kocaman, ıssız bir evde yürüyorum. Canlı gölgelerle kuşatılmışım - yalnızca gölge bunlar, donup kalmış mobilyaların, yanımdan yürüyen ışığın kızları. Aynı gölgeler burada, güneşin altında da sarıyor dört bir yanımı, ne var ki sapına kadar gerçek insan bu seferkiler.