Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yasin Yılmaz

Yasin Yılmaz
@yanylmz
Bursa
3 okur puanı
Kasım 2021 tarihinde katıldı
160 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
El-Münkız Mine’d-Dalâl
El-Münkız Mine’d-Dalâlİmam Gazali
9.2/10 · 4.274 okunma
Reklam
Gerçekleştirdiğim bu halvetler esnasında bana pek çok şey keşfolundu. Bunları saymak ve mahiyetini dile getirmek mümkün değildir. Ancak faydalı olması açısından bir kısmını anlatacağım. Kesin olarak anladım ki Allah'a giden yolda yürüyenler özellikle sûfîlerdir. Yaşantıları en güzel, yolları en doğru, ahlâkları da en temiz olan onlardır. Hatta onların yaşantıları ve ahlâklarında en ufak bir değişiklik yapmak ve daha güzeliyle değiştirmek için akıl sahiplerinin aklı, hikmet ehlinin hikmeti ve şeriatın sırlarına vakıf olan alimlerin ilmi bir araya gelse yine de bunu başaramazlar. Çünkü sufilerin gerek zahir ve gerekse batınlarındaki hareket ve sükunları, nübüvvet kandilinin nurundan alınmıştır. Yeryüzünde peygamberliğin nurunun ötesinde kendisiyle aydınlanacak başka bir nur yoktur.
Sayfa 105 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kesin olarak anladım ki, bir kimse herhangi bir ilmin yanlışlığını, o ilmi son noktasına kadar kavramadıkça bilemez. Hatta bu ilmin özünü en iyi bilenin düzeyine gelip sonra onu aşmalı ve derecesini geçmelidir. Böylece o ilimde otorite sayılan kişinin farkına varmadığı derinliğin ve tehlikenin farkına varır. İşte o vakit bir şeyin yanlışlığıyla ilgili iddiası gerçekçi olur.
Sayfa 45 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
O günlerde Sümeyra validemiz, kendi kendine şöyle bir karar vermişti:" Ben, Medineli olduğum için Efendimiz'in on üç yıllık Mekke hayatını bilmiyorum. İyisi mi, Efendimiz'in (sas) bu hayatına dair bilgileri Mekkeli hanımlardan öğreneyim. Ne kadar O'nu tanırsam o kadar O'nu severim." Sümeyra validemiz çok iyi anlamıştı ki "muhabbet marifet ile olur" yani ancak tanıdıkça gerçek manada sevgi olur. Bunun üzerine Sümeyra validemiz, birkaç muhacir hanımın yanına gider ve onlara şöyle bir anlaşma yapar:" Ben her gün geleyim, sizlerin ev işlerini göreyim; bulaşık, çamaşır, temizlik ne ise siz de bana bu hizmetinin karşılığında Efendimiz'in (sas) Mekke hayatını anlatın. Onun on üç yıllık hayatına dair ne biliyorsunuz benimle paylaşın." Muhacir hanımlar bu teklifi kabul ederler. Sümeyra validemiz bunu çok sevinir, her gün sabahın erken saatlerinde o anlaştığı evlere gider, yapılacak işler yapar; ücreti yerine Efendimiz'in Mekke hayatına dair bilgileri alarak evine gelir.
Sayfa 95 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Ey Ebu Bekir! Babanın imanına sevinecekken, yüzünde güller açıp rabbine şükretecekken bu ne hal? Neden bu üzüntü? Ve neden bu gözyaşı?" Sizce ne ağlıyordu Hz. Ebubekir? Nedir onu böyle bir zeminde gözyaşlarına mahkum eden şey? İnanın kırk yıl düşünsek aklımıza gelmez çünkü Efendimiz'in (sas) bile aklına gelmemişti o hüznün sebebi... O anda Hz. Ebubekir (ra) bir taraftan gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyor, bir taraftan da şöyle diyordu:" Ya Resulallah! Yıllar yılı babamın Hidayet ermesi için Rabbime dua dua yakarıp durdum. Onun imana ermesi için her şeyimi feda etmeye razıydım. Biliyorum ki sen de benim bu hislerimin aynısını amcan Ebu Talip için duyuyordun. Ama ne yapayım ki ben umduğuma kavuştum, sen ise mahrum kaldın. Ben senin arzuladığın şeye kavuşamadığın için ağlıyorum. Babamın iman etmesi aklıma bunları getirdi de onun için ağlıyorum." Bu sözler karşısında Efendimiz de gözyaşlarını tutamıyor ve orada ağlamaya başlıyordu.
Sayfa 61 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
Din kelimesi daha değişik sıfatlar alarak da kullanılmaktadır. "Din adamı" gibi, mesela "Dini ibadetlerimiz" veya "dini günler" vs. ifadeler de rastlanmaktadır. Bir bakışta hissedilmeyecek kadar örtülü olan bu ifadeler, dini, dünya işlerinden veya dünyadan ayrı gören bir telâkkinin varlığını işaret etmektedir. Bütün bu çeşit ifadeler, terkipler, tamlamalar, bize Hristiyan Batı kültüründen geçme terimlerdir. "Dini ibadet" derken sanki dini olmayan bir ibadet biçimi varmış gibi veya daha kötüsü davranışlarımızın bir kısmı ibadet hükmünde, diğer bir kısmı ibadetin dışında kalıyormuş gibi bir izlenim uyandırmaktadır. İbadeti Hristiyanlıkta olduğu gibi, bir serenomi, bir ayin olarak telakki edenler için mesele yok elbet. Fakat hakkını vererek yaşayan bir Müslüman için ibadet olmayan, ibadet hükmüne geçmeyen hangi davranış vardır?
Sayfa 60 - İz yayıncılıkKitabı okudu
Şimdi İslam'ın kendine mahsus sosyal düzeni içinde, kendine mahsus bir fonksiyonu olan herhangi bir kurum, İslâm dışı bir toplum düzenine uyarlamaya kalkışıldığında, anlamını yitireceği gibi İslam toplumu içinde ifa ettiği fonksiyonları yerine getirmekten de yoksun kalır.
Sayfa 40 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Cabiri konu ile ilgili olarak şunları söylemektedir:"Bizim Kur'an'ı nüzul sırasına göre sıralamamızdan maksat onun nassının/metninin Muhammed'i davetin ilerleyişi ile birlikte oluşumunu tanımaktır". Tam bu noktada Muhammed Imâra şu soruyu sorar: Kur'an, Muhammedi davetin ilerleyişini kaydeden bir tarihi kitap mıdır? Yoksa o, bireyler, milletler ve halklar planında tüm zamanları ve mekanları kuşatacak şekilde din, dünya ve ahiretin bir Hidayet kitabı mıdır? 'Yoksa Muhammed'i davetin akış ve ilerleyişi' Kur'an-ı Kerim kelimelerinden bir 'kelime' midir?
Sayfa 74 - AsaletKitabı okudu
İslam dünyası daha önce de Moğol ve Haçlı istilalarında görüldüğü gibi kapsamlı işgallere askeri yenilgillere maruz kalmıştı. 19. yüzyılda yeni olan şey, İslam dünyasının işgale uğraması değil, Müslümanların işgal unsurlarına karşı bakış açısı idi. Haçlıları Müslümanlar "kara donlu kâfirler" Moğolları ise "vahşi barbarlar" olarak değerlendiriyordu. Bu işgaller esnasında Müslümanlar kendi medeniyetlerini ve kültürlerini "geri", işgal unsurlarını ise "ileri" olarak görmediler. İşgaller nedeniyle Müslüman kültürünün temellerine ve bu temeller etrafında teşekkül etmiş ilmi geleneklere dönük bir şüphe oluşmadı. Ne var ki batılı güçlerin 19. yüzyılda artık zirvesine ulaşmış işgalleri karşısında Müslümanlar ilk defa kendi itikadi ilkelerine ve bu ilkeler etrafında oluşmuş ilmi geleneğe dönük bir şüphe içine düştü. Bu şüphe bu şüpheyi doğuran soru şuydu "Niçin yenildik?" Önceki yenilgeler boyunca sorulmuş bu sorunun cevabı, bu kez yeni ve yıkıcıydı: "Çünkü onlar ilerledi ve biz geri kaldık."
Sayfa 70 - KetebeKitabı okudu
Reklam
Müslümanların yaşadığı bölgelerde veya kadim kültürlerin olduğu yerlerde ama özellikle de Müslümanların yaşadığı yerlerde hiçbir siyasi güç insanların kendilerini ve aslî varlıklarını tanımlama imkânını elde edemiyor. Olanı bozuyor, ama yenisini inşa edemiyor. En azından şimdiye kadar bunu başaramadılar. Dolayısıyla her şeye rağmen bütün bu iktidar iradesi gücü el elinde tutmasına rağmen, milletin yani Müslümanların o varlık iradesinden dolayı başarılı olamadı. Ama bu başarılı olmadı demek...
Sayfa 31 - KetebeKitabı okudu
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.