Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Ulusumuzun yapay konumu düzelir” derdi, “çünkü, diplerden; çok, çok derinlerden; yeni, gürbüz filizleri çıkacak tarihimizin, toprak üstüne” + “ulu ağacı kesince bitti, tükendi sanırsınız” derdi, “bizi öyle sanıyorlar” derdi, “artık kapandı bu defter sanıyorlar” derdi + ayağa kalkardı birden: “olur mu?” derdi, “kapanır mı bu defter?” derdi, “bu ulu ağaç kurur mu?” derdi, “defter kapanmaz” derdi, “tarihin belleği bizimkinden güçlü” derdi, “ bu ağaç filiz verecek” derdi, “çok gür” derdi, “bir yerinden yeryüzünün”.
152 syf.
3/10 puan verdi
Mersin’de Karışık Çorba (Tarmer)
Bir oturuşta okunabilecek türde bir kitap ama öyle tanıtımında iddia edildiği gibi okurken "soluksuz kalınacak bir hikaye" falan değil. Lütfen kimse beklentisini yüksek tutmasın. Konusu Mersin'de geçen, içinde tarih, cinayet ve gizem barındıran bir hikaye var elimizde. Romanın başkarakteri bizzat yazar Erhan Altunay'ın kendisi.
Gizem Yolcusu - Mersin
Gizem Yolcusu - MersinErhan Altunay · Destek Yayınları · 20214 okunma
Reklam
Ağaçlarla ilgili birçok bilgi öğrendim:
Ağaçların Gizli Yaşamı
Ağaçların Gizli Yaşamı
*Ağaçların toplu halde yaşaması önemli ve bir ağacın suyu, şekeri eksikse diğer ağaçlar hemen yardım ederler. *Kıyıda ağaç olmasının çok önemli çünkü içerdeki ormana su aktarımını onlar yapıyorlar. Kıyı ormanları yok olursa bütün süreç yok olabilir. *Ağacı kestiğinizde ölmez önemli olan kök, bitkinin beyni köktür. Bitkiler yaprak döktüklerine köklerinden nefes alır. *Aşırı kuraklık birçok ağacı öldürür. *Orman yangınlarının sebebi çoğu kez insandır. *Okyanustaki su yosunları çok fazla oksijen tüketir. *Ağaçların da uykuya ihtiyacı vardır o yüzden sürekli yapay ışık altında kalan ağaçlar uyuyamıyorlar ve bir süre sonra ölüyorlar. *Tek bir mantar asırlar içinde kilometrelerce alana yayılıp koca ormanları birbirine bağlar ve tehlike anında diğer ağaçları uyarır.
Peter Wohlleben
Peter Wohlleben
Günler, aylar, yıllar… Ne çok ağır ağır hareket ediyor bu yapay evrenin kıskacında. Havsalam zorluyor kangrenli sözcükleri. Dışarı çıkmak için çabalıyor.Ne denli büyüyorsa insan, acılarını da o denli kendisiyle büyütüyor. Bir çocuk, bir ağaç ve bir devlet gibi şuursuzca yitiriyor benliğini. Benliğimiz ki büyümekle kendine yapay, yalancı, düzenbaz mevsimler üretir. Her mevsim öteki kardeş mevsime hep hasret besleyerek kavuşmaya çabalarken sonunda kavuşmadan sararan ot yığınına dönüşür,bahar ölür.Hiç var olamazlar artık.Bilmeden gelip geçerler suskunluğumuz gibi,”
edefifikir.com
Acımak, Acıtmak, Acınmak  Bahçeyi seviyorum. Bahçe sevilir zaten. Bu mevsimde daha çok sevilir. Ben daha çok severim. Ağaçların yaprakları dökülmeye başlamış, havanın yapışkan nemliliği geçmiş, biraz serin bile hatta. Hafiften rüzgâr da var. Rüzgâr… Rüzgârın saçlarıma dokunmasını seviyorum. Var olduğumu, orada durduğumu hissettiriyor. Orada
Geldiğimiz bu noktada yapay genel zekâ bilinçli değildir. Bilinçli olmadığı için, dünyayı deneyimleyip acı çekemez. Bu yüzden yapay genel zekâ kendi içinde bir varoluş krizine girip insanları özel yapan şeyler hakkında derinlemesine düşüncelere dalamaz. Ancak bizi şu iki soruyu sormaya teşvik eder: "Yapay genel zekâ canlı mıdır?" ve "İnsanlar ne işe yarar?" İlk soru olan yapay genel zekânın canlı olup olmadığının yanıtı açık değildir. Bilinçlilik yaşamın bir önkoşulu değildir. Aslına bakarsanız, canlıların inanılmaz derecede az bir yüzdesi bilinçlidir. Bir ağaç, vücudunuzdaki bir hücre gibi canlıdır ancak genellikle bilinçli olduklarını düşünmeyi. Öyleyse bir şeyi canlı kılan nedir? Yaşam nedir? Yaşamın ne olduğuna dair üzerinde fikir birliğine vardığımız bir tanım yoktur. Ölüm için de böyledir... Gelgelelim yapay genel zekâ yaşamın şu iki niteliğine sahip olmazdı: hücrelerden oluşma ve nefes alıp verme. Bizimle canlı olmak hakkında sohbet edebilen ancak nefes alıp vermeyen, hücresiz yapıda bir varlığı kabul etmekte sorun yaşamayacağımızı düşünüyorum... (1)
180 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.