«Ne yapalım? Tüm insanları sevgiyle kucaklayabileceğimiz çağın gelişini çabuklaştırmak için insandan nefret etmemiz gerekiyor. Yaşamın akışını engelleyen rahat yaşamak ya da onur kazanmak için para karşılığında başkalarını satan kimseleri yok etmek gerek. Haklıların yolu üzerin-de eğer onları ele vermek için bir hain bekliyorsa ve eğer onu yoketmiyorsam, benim de bir hainden ne farkım kalır?
Hakkım yok mudur onu yok etmeye? Ya onlar, efendilerimiz?
Güvendiklerini, rahatlarını korumak için askerlere, cellâtlara, hapisahanelere, zindanlara utanç verici her türlü rezilliğe hak kazanacaklar kendileri, öyle mi? Ne yapalım, bazen de ben onların sopasını elime almak zorunda kalabilirim. Geri çevirmem, alırım sopayı. Bizleri onlarla, yüzlerce öldürüyorlar... Bu, kolumu kaldırıp bir düşmanın kafasına indirme hakkını verir bana. Bana en çok sokulan, tüm ömrümü adamış olduğum davaya en çok zarar verebilecek olan kimsenin kafasına... Yaşam böyle işte... Ben yaşama karşı savaşım veriyorum, istemiyorum bunu yapmak. Çünkü düşmanlarımın kanı verimli değildir, hiç bir şey yaratmaz. Bizim kanımız sağanak gibi toprağı sulayacak ki hakikat boy atsın; onların kanı ise çürümüştür, iz bırakmaksızın silinir gider. Bunun böyle olduğunu da bilirim. Ama gerekli olduğunu görürsem cinayet işlemeyi üstüme alırım.adam öldürürüm! Çünkü yalnız kendi hesabıma yaparım bunu... İşleyeceğim cinayet benimle birlikte mezara gider, geleceğe bir tek leke bile sürmez, benden başka kimseyi, hiç kimseyi kirletmez!.,»