bütün kardeşleri ölümler ve miras bir araya getirdi. tıpkı merkez kaç kuvvetinin artık kaçmaması gibi ya da ışık hızının, ışık hızınca yavaşlatılması gibi. yani böyle bir şeydi... tam olarak nasıl oldu bilmiyorum ama hiç tanımadığım yüzleri gördüm. birisi öldü ve bununla birlikte hiç tanınmadık yüzler dirildi. hep böyle oluyordu... duymuştum... buna hazırlıklıydım fakat bu kadar yeni yüzün hikayesini öğrenecek fırsatı nasıl bulacaktım. neticede kan bağım varmış, uzaktan. iyi de bu kan nasıl bu kadar hızlı dağıldı da birbirini tanıyamaz oldu. küçükken elimin kanamasını bahane edip kan kardeş olduğum mahalleden arkadaşım emre'yi bile hâlâ hatırlarım. hatta B Rh+ kana ihtiyaç var denildiğinde kan bağışına gittiğim yaşlı amcanın ölümü dahi herhangi birisinin ölümünden daha fazla yüreğimi burkar. hâl böyleyken, ne kadar kan parası verilmesi gerekiyordu ki bütün kanları bir yerde yani ilk yayıldığı, bunca toprağı zamanında pay etmeyen büyük büyük babada toplayalım? ama dediğim gibi ben alıştım bunlara. alışmadığım ve sebebini bir türlü öğrenemediğim şeylerde var... mesela hâlâ kara yolunu kullanmak yahut sırra kadem basmanın ne olduğunu çözememek ve kalbimden silince, kağıda bir daha yazamamak. bunları da çözersem, şu deli gömleğini de çözeceğimi düşünüyorum. neyse babaanne bu gece böyle geçti, yarına sağ çıkarsak oğullarının ne haltlar karıştırdğını alzheimerına rağmen anlatmaya devam edeceğim...
Bir mumdu şairin ruhu. Bir ruh terlemesiydi şiir. Mumun gövdesini saran erimeydi kelimeler. Şiir değil hikayeydi menzil. Şiir gibi kesik değil, nesir gibi yalın değil. Yanan mumun üşümesi gibi şiir, titreyen alevin yalımları gibi hayal ve mumun dibinde biriken bakiye gibi varlık tortusuydu hikayeler. Ateşe dair hikayeyi ateşi yakanamı yoksa muma
“Unuttuğum şeyleri yazamamak gibi bir sorunum var bu ara ama biraz zorlamak istiyorum bu kuştan zeki olmayan aklımı. Bazı zamanlar vardı ama inan çok kısacık bir dilimdi bunlar hayat gerçekten iyi görünürdü çünkü henüz doğrun yanlışın seçebilme gücün yoktur gördüğün ve güzel olan her şeye gülümseme eğilimin olduğu zamanlar -ki bence diğer tüm
Bugün çok yazdım ve sildim, gönderemedim içimden taşanları. Fazla mı taştı, yoksa eksik mi kaldı bilmiyorum; derleyip toplayamadım.
Belki de bazen, yazamamak da anlatmaktır kendini, ya da yazmamak... belki bazen, yazmamalı insan kendine saygı duyuyorsa...
Böyle sanki alfabenin tüm harflerini bir kavanoza koyup iyice çalkalamışcasına karışık içim.
Bu akşam ne harf ağlarım, ne cümle kusarım...
Anlayın beni siz yine de...
Tanımasanız da hoşgörün...
Güzellikle kalın.
- Dr. Merdümgiriz