Ölmeye ve öldürmeye hazır, ama vatanı nasıl kurtaracağını bilmeyen bir Vatansever gençler ordusu; Türkiye'yi Bir kan gölüne çevirebilir. Nitekim yakın geçmişte çevirmiştir de.
12 Eylül öncesi günde ortalama 20 kişiyi öldüren bu Katiller; Yabancı ajan ve vatan haini miydi sorusuna dürüst cevap verelim. en korkutucu cevabı açıkça vereyim: bu Katiller; vatan haini oldukları bilinciyle değil, Vatansever bilinci ile cinayet işliyorlardı. kendilerine sorduğumuz zaman vatanı satmak için değil; vatanı satanları öldürmek için cinayet işlediklerini (inanarak) söyleyeceklerdir size. sol için de sağ için de doğrudur bu yargı.
Peki bu Katiller nerede eğitildi? Moskova'da, Pekin'de, Washington'da ya da başka ideolojik odaklarda mı? içlerinde oralarda eğitim görmüş olanlar varsa da hepsi için geçerli olamaz. bu anarşistleri, bu teröristleri, bu katilleri biz yetiştirdik, biz ürettik. bunun temelinde de hiç kuşkusuz ortaöğretimimiz yatıyor.
Atatürkçü çalışmaların doruk noktası, 1960 yılları gibi gözükmektedir. Dönemin en ünlü yapıtları, Şevket Süreyya Aydemiri’in üç ciltlik “Tek Adam”ı, ve Sabahattin Selek’in “Anadolu İhtilali”dir.
«Okuduğum nutukta birkaç kere “milletim, milletimiz” kelimeleri geçiyor. O kelimelerin her tekerrüründe Gazi'yle Recep Bey birbirlerine bakıyorlar. Nihayet nutuk bitince, dedi ki:
“Hepsi iyi, yalnız ‘milletim’ kelimelerini ‘millet’ diye düzeltiniz!”
Benim hayretle baktığımı görünce sebebini izah ediyor:
“Sen bu Meclis'i bilmezsin; ‘milletim’ kelimesinden ‘millet onun mu?’ manasını çıkarırlar!”
“İyi ama,” diyorum, “bizler bile ‘ah milletim; vah milletim’ der, dururuz!”
“Sizler dersiniz, herkes der, ben diyemem!”
Ajansla neşredilen nutukta, o “milletimin, milletimiz” kelimeleri hep “millet” diye çıktı. Bütün bir milleti kurtaran, ‘miletim’ diyemiyor!» (Banoğlu, 1954-b:14-15) .