Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Fahri Parin

Fahri ParinCemal Paşa yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
8.7/10
16 Kişi
69
Okunma
1
Beğeni
1.929
Görüntülenme

undefined Fahri Parin Sözleri ve Alıntıları

undefined Fahri Parin sözleri ve alıntılarını, undefined Fahri Parin kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
. Tam mehtap zamanına rastlayan bu sefer sırasında yürüyüşler genellikle gece vakti yapılmış olduğundan, ayın solgun ışığı ile yarı aydınlık, uçsuz bucaksız çölün ortasında ileriye, daima ileriye atılmaya çalışan taburların arasında yükselen “Albayrak Kahire üzerinde yükselsin” marşları kalbi hüzün ile karışık bir zafer ümidiyle dolduruyordu. .
Sayfa 181Kitabı okudu
. “Siz Birinci Dünya Savaşına girmemiş olsaydınız, bu sonuçlar meydana gelmemiş olurdu!” diyecek olanlara ise, “Biz harbe girmemiş olsaydık, bu sonuçlar yine hâsıl olacaktı. Zira Fransızlar, İngilizler ve Rusların istila emelleri şimdi doğmuş değil, asırlardan beri takip edile gelmekte bulunmuştur. Binaenaleyh Birinci Dünya Savaşından galibiyetle çıkacak olan bu üç devlet miskin ve aciz insanların mallarını paylaşır gibi bizim memleketimizi paylaşacaklardı. O zaman ise biz Allah’ın emanetini savunmamaktan dolayı zillet ve hakareti kabul etmiş olacaktık...” cevabını veririz. .
Sayfa 305Kitabı okudu
Reklam
. ...İslam Âlemi’ne en büyük darbeyi indirmiş olan Şerif Hüseyin’in isyanı olmasaydı, ben İngilizleri Mısır’dan fiilen kovmasam bile Filistin ve Suriye dâhiline bir adım atmalarına izin vermez; yüz binlerce İngiliz ordusunu Mısır’da tutmaya muvaffak olurdum. .
Sayfa 166Kitabı okudu
İngiltere ve Fransa İttifak Teklifimizi Reddettiler...
. İngiliz ve Fransız siyasetini takip etmiş olduğunuzdan dolayı bizi ahmaklık ve daha doğrusu cinayetle itham edenlere sorarım. Bizi istemeyen devletle ittifak ne suretle mümkün olabilir ki, biz de ittifak etmiş olalım? Diyorlar ki tarafsızlığımızı muhafaza daha iyi olurdu. Boğazları gemi seferlerine serbest bırakmak şartıyla değil mi? O halde Rusya bu genel harpten öyle büyük bir zaferle çıkacaktı ki, hatta harbin sonucunu bile beklemeyerek İstanbul’un ve Doğu Anadolu’nun işgaline imkân bulacaktı. “Hem Boğazları kapayalım hem de tarafsızlığımızı koruyalım”, denilecek olursa buna ne ahden hakkımız vardı, ne de İngiliz ve Ruslar izin verirlerdi. .
Sayfa 152Kitabı okudu
. Şerif Hüseyin daha 1 Kanununisani -ocak- 1916 tarihinden beri İngilizlerle anlaşmış ve isyan ilanı için uygun bir fırsat çıkmasını kollamaya başlamıştı. Ben eğer o zamanlar bu gerçeği bilse idim, Şam’daki Şerif Faysal’ı da, Medine’deki Şerif Ali’yi de tutuklatır ve hatta Mekke’ye, alelacele bir Türk fırkası göndererek Şerif Hüseyin ile diğer evlatlarını yakalayarak bu meşum ihtilali daha doğmadan boğmuş olurdum. .
Sayfa 283Kitabı okudu
. Hainleri affeden devleti, kamuoyu zaaf ile itham eder. Diğer birçoklarının ihanete yeltenmelerine ve sonuçta dinin ve memleketin zarara uğramasına neden olur. .
Sayfa 276Kitabı okudu
Reklam
. “Adi önlemler ile bu işlerin görülmesine imkân yoktur. En şiddetli merhametsiz ve nezaketsiz damarlarını ayağa kaldırmalısın. En yüksek mevkileri işgal edenler de bile olsa tesadüf edecek tembellik ve ihmalliğe karşı en şiddetli darbelerini indirmekten çekinmemelisin!”
Sayfa 171Kitabı okudu
. “Cemal Paşa Suriye’den ne yüzle döndü? Hani ya İngilizleri Mısır’dan çıkaracak veyahut ölecekti! Neden ölmedi?” gibi aleyhimde birçok safsata tenkit ediyorlarmış. Aşağıda hikâye edeceğim hareketten delil çıkarabilirler ki, Kanal Seferi’nde ölmemek için hiçbir tedbire müracaat etmedim. Fakat Cenabı Hakk’ın öldürmek istemediği kulunu kimse öldüremez. Ben de ölmedim. Kim bilir vatanın selameti uğurunda daha sonralar tevessül etmekten geri durmayacağım birçok mücadeleler esnasında daha ne gibi felaket ve azarlamalara maruz kalmak için yaşayacağım. .
Sayfa 165Kitabı okudu
İstanbul’umuzun pek yerleşmiş bir âdedi vardır: Erkeklerin vapurda, köprüde, çarşıda, sokakta ve mesire yerlerinde rastladıkları İslam kadınlarına edepsizce laf atmaları...
15 Haziran 1913 Çarşamba günü sabahleyin Harbiye Nezareti’ne gitmiştim. Yarım saat kadar Paşa ile görüştüm. Zavallı, o gün çok neşeli ve alınan önlemlerin sonucundan emin görünüyordu. Telaşa neden olmamak için bugünlerde bazı suikastlardan bahsedildiğini, belki yarın ve öbür gün buna engel olmak için bazı tutuklamalar yapabileceğini, başkentin emniyet ve asayişinin korunması için her türlü inzibat önlemleri alınmış ise de münferit suikastlara karşı tamamen etkili önleyici tedbirlerin alınmasının mümkün olamayacağından, kendilerinin de yolda iken tedbirli olmalarının uygun olacağını ve yaverlerine hususi ihtarlarda bulunduğunu genel şekilde arz ettim. “Adam!.. İş olacağına varır. Ne yapalım? ‘Elhükmü-Lillah...’” dedi. İzin isteyerek yanından ayrıldım. Umumi Karargâh üçüncü şubesinde Binbaşı Sadullah ve Kemal Beyleri görmek için üst kata çıktım. Bir nizamname hakkında Kemal Bey’le görüştüm. Aradan henüz bir çeyrek saat ya geçmişti veya geçmemişti. Harbiye Nezareti meydanından bir kalas tahtasına çekiçle vurulduğu zaman meydana gelen sese benzer bir ses muntazam ve mütereddit fasılalarla beş defa duyuldu. Zaten her an bir olay bekleyen kulaklarım bir anda sesin geldiği pencereye dikildi. Kemal Bey’e sordum: “Acaba tabanca sesi mi?” “Hayır, zannetmiyorum. Ya kilim silkiyorlar veya çivi çakıyorlar...” dedi. Fakat bu cevap beni tatmin etmemişti. Her an hoş olmayan bir olay bekliyordum. Beş dakika sonra kapı açıldı. Sadık hizmetçim telaşla içeri girerek: “Paşa’yı vurdular!” diye bağırdı...
Reklam
Rus ve Ermeni savaşları bittiğinde (bu seferde) Yunan savaşı başladı. Köyün yeni yetişen gençlerini de bu savaş için topladılar. Bunu fırsat sayan Dersim'in Kürt çeteleri köyümüzü bastıklarında onlara karşı koymaya kuvvetimiz hiç yoktu. İşte, bizim köyde vahşet bu zaman başladı. Evlerimizi talan edip neyimiz varsa alıp götürdüler. Yine de vatanımız bu şartlar altında da kurtarılmıştır.
Sayfa 46 - Bilal Çilekçi AnlatıyorKitabı okudu
. Gariptir ki, bu en hararetli Arap kahramanı aslında Arap değildi. [...] Aziz Ali Bey açık bir tavırla “Arapların yerden göğe kadar hakları var. Siz Türkler, biz Araplar hakkında şimdiye kadar imhadan ve hakaretten başka ne yaptınız ki, şimdi bizden dostluk muamelesi bekliyorsunuz. İstanbul’da köpekleri çağırmak için “Arap... Arap... Arap...” diyorsunuz. En karışık konuları açıklamak için “Arap saçı gibi” diyorsunuz. Ne Arap’ın yüzü, ne Şam’ın şekeri” tabiri en beğendiğiniz kinayelerdendir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Meşrutiyet’ten sonra bilhassa Arapları tahkir etmek için Bağdat’a ve Irak yarımadasına Hülagü’nün soyundan bir ahlaksız tatarı Şam Ordusuna Müşir tayin ettiniz. Arapların Tatarlar aleyhindeki nefret ve kinini bilmez değilsiniz. Hal böyle iken Osman Paşa’yı beşinci Ordu Müşiriyetine göndermek Arapları tahkir etmekten başka bir maksada yorumlanamaz.” Şimdi bu kadar zeki bir kişinin dilinden bu derece aptalca sözler nasıl çıktığına hayret ediyordum. .
Ordunun Almanlar tarafından ıslahatı Mahmut Şevket Paşa’nın fikri idi
. İşte Liman Von Sanders Islahat Heyeti’nin İstanbul’a gelmesi için girişimde bulunmamızın nedeni budur. Bunda Enver Paşa’nın kesinlikle etkisi yoktur. Mahmut Şevket Paşa’nın şahadetinden sonra Harbiye Nezareti’ni üzerine almış olan İzzet Paşa da aynı düşünceyi ve görüşü takip etmiş, General Liman Von Sanders Islahat Heyeti’nin sözleşmesi adı geçen zamanında tanzim ve imzalanmıştır. Hatta Liman Von Sanders’in Alman subayları ile beraber İstanbul’a geldiği gün istasyonda Harbiye Nazırı sıfatı ile İzzet Paşa kendilerini karşılamış ve ıslahat heyetinin gelişinden ancak bir veya bir buçuk ay sonra Enver Paşa Harbiye Nezareti’ne geçmiştir. .
. Acaba, Almanya genel savaşa çok yakın olduğunu dikkat nazarına alarak bizimle ittifak kararı vermiş değil midir? Bunda hiç şüphe yok! [...]Almanya kendi aleyhindeki istihzarattan çok korkmuş olmalı. Her çeşit tedbire müracaat mevkiinin takviyesi gereğini hissetmeli. Yoksa Türk’ün ela gözü, Osmanlı İmparatorluğu’nun hatırı için Türkiye gibi bir yükü omuzlarına yükleyecek işini bilir bir hükümet tasavvur olunamaz. .
Sayfa 140Kitabı okudu
... Ermeniler daha da baskın çıkıp halkı öldürmeye başladılar. Sudan bahanelerle devamlı hadise çıkarıyorlar ve sonunda da bunun suçunu zavallı müdafasız halka yükleyerek devamlı cinayetler işliyorlardı. Ruslar bile bunların acımasız hakaretlerine dayanamayıp bizleri koruyorlardı.
Sayfa 97 - Fazlı Demirci AnlatıyorKitabı okudu
89 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.