Bilmek bizi umutsuzluğa sevk edebilir; elimizde değiştirme olanağımızın bulunmadığı bazı korkunç gerçekleri bilmek insanı müthiş bir umutsuzluğa sevk eder.
İçinde bulunduğumuz şu dönemde (Korona günleri) teknolojiyle bu kadar iç içe olmak zorundayken -gerek iş için, gerekse sosyalleşmek için- çarpıcı bir kitap oldu. Kitabın 1992 yılında, büyük oranda Körfez Savaşı’nın ekranlara yansıyan yüzünden etkilenerek yazıldığı düşünülürse, günümüze dokunan noktalarının çokluğu ve yazarın ileri görüşlülüğü etkileyici. Çünkü teknolojinin aslında insanların sınırlı bedenlerinden kurtulmaları için bir fırsat olarak sunulacağından, sanal bir cennet imkanını insanlara vereceğinden bahsederken aslında günümüzde bunların büyük bir kısmını yaşamaya zaten başladığımızı görüyoruz. (Bilgisayar oyunları vb. şekillerde.) Kitap, sadece olanlar ve olacaklar için bir tahmin şeklinde yazılmış. Bir çözüm sunmuş değil. Ancak bence farklı kişilerin fikirlerini de derlemiş olması açısından çok kıymetli. Biraz olsun içinde bulunduğum andan sıyrılıp, bazı durumlara kuş bakışı bakabilmeme yardımcı olduğunu düşünmekteyim.
Kurgu dışı kitapları okumayı severim. Kitapları zamana yayarak okumayı da severim. Bu kitap da yazıldığı tarih 1990lar da yazılsa da hala güncelliğini koruyan bir kitap oldu.
Gelelim konusuna
Kitap hayatımızı nasıl siberalanına sığdırıyoruz. Hayatımızın en özel anlarını bile bu siber alana sığdırıyoruz. Kitapda ayrıca politik ve toplumsal gelişmeleri izlerken nasıl teknolojiden faydalanıyoruz kitapda bunu okuyoruz. Kitabın asıl ana çıkışı ise Körfez Savaşının televizyon da izlenmesi ile başlıyor.
İlgilisine tavsiye ederim.