Belki sığınacak yeri olmayan tüm insanlar içten içe öfkelidir; çatıyı, omurgayı, kaburgayı kırmak, pencereleri paramparça etmek, zemini sular seller altında bırakmak, perdeleri delik deşik etmek, kanepeyi suya batırmak isterler..
Amerikalı yazar Marilynne Robinson’ın Pulitzer Ödülü’nü de alan, ilk romanı Evlerden Uzak, Idaho eyaletinde, toplum baskısının ‘ahlâk’ kisvesi altında insanların hayatı üzerinde tahakküm kurduğu ve sık sık yaşanan doğal afetler nedeniyle de yaşam şartlarının çetin olduğu küçük bir kasabada annelerini ve ardından anneannelerini kaybedince önce büyük halalarıyla, en sonunda da teyzeleriyle yaşayan iki çocuğun hikâyesini anlatıyor.
Bir yandan Ortabatı’da hayatını sürdürmeye çalışırken, bir yandan da iki kuşakta talihsiz kayıplar veren ailenin üçüncü kuşak kız kardeşlerden birinin gözünden tanıklık ediyoruz hikâyelerine. Büyüme sancıları çekerken, gerek kayıpları gerekse değişik bir ebeveynlik anlayışı olan teyzeleri nedeniyle alışılagelmiş ve kalıplaşmışın dışında bir aileye sahip olan çocukların kafalarında bazı şeyleri anlamlandırmaya çalışmasıyla da ölüm, kayıplar, aile, aidiyet, yalnızlık ve hayat konularını irdeliyor yazar. Aile nedir ve insan neden birilerine aile bağlarıyla bağlanmaya ihtiyaç duyar, diye sorgularken aynı zamanda bir çocuk yas sürecini nasıl yaşar, ölümü kafasında nasıl tahayyül eder, yaşam ve ölümü kendince nasıl bağdaştırmaya çalışır sorularını derinlikli bir şekilde cevaplamaya çalışıyor.
Akıcı ve gerek ele aldığı meseleler gerekse anlatımıyla etkileyici bir roman. Sevdim.
` Tanrı dünyayı bu günah dolu kederden bir tufanla istediği kadar arındırsın, o suları birikintilere, göletlere, hendeklere geri toplasın, bunların her biri de gökleri yansıtsın, yine de hala biraz kan ve saç tadı gelecektir o sulardan. `
Evlerden Uzak Amerikalı yazar Marılynne Robinson 'un 1980 yılında yazdığı, Pulitzer Kurgu Ödülü için
Kitapta bir tren kazası sonucu evin babasının hayatını kaybetmesi ve bu olay sonrasında yaşanan olumsuzluklar gerçekçi bir senaryoyla işleniyor.Babalarının ölümünün ardından evi birer birer terk eden ve başka hayatlar kuran kız kardeşlerden birinin yaptığı evlilik sonucunda iki kız çocuğu oluyor.Bir gün kızlarını da alıp terk ettiği evine geri dönüyor ve kızları ananelerine bırakarak intihar ediyor.İşte olaylar tam olarak bundan sonra başlıyor.Annelerini kaybeden iki kız çocuğunun hayatları ve hisleri şahane bir şekilde aktarılmış.Açıkçası konu itibariyle çok beğendiğim bir roman olsa da hem kitabın yazı puntosunun çok küçük olması hem de diyalogdan ziyade betimlemelerin fazlasıyla yer alması nedeniyle okurken biraz yoruldum.Kitabın konusu ilgisini çekenlere tavsiye ediyorum.