Nietzsche de heyecanla yepyeni bellediği ama esasen binlerce yıllık benzer fikirlere ulaşmıştı. O da bir bilinçdışı itici güç tanımlamış, “Ben” adını vermişti. “Beniniz, Egonuza ve mağrur çabalarına güler. ‘Bu zihin jimnastikleri nedir ki benim için?’ der Ben. ‘Ancak hedefime ulaşmada dolambaçlı yollar işte. Ego’nun baş kemanıyım ben ve tüm fikirlerinin sebebi benim.'” Ve bu sinsi “Ben” rakiplerin en inatçı ve tehlikelisidir: “Ama bizzat sizin benliğiniz daima karşılaşabileceğiniz en tehlikeli düşmandır; benliğiniz ormanlarda ve mağaralarda size pusu kurar.” Nietzsche durumdan en iyi şekilde faydalanma dürtüsünün tüm canlıların özünde yattığını da sezmişti. “Nerede canlı bir yaratığa rastlasam, orada güç istenci buluyorum.” İnsani organizmanın bitmek tükenmek bilmez çabasınaysa “Kendini-Aşma” tanımını uygun görmüştü. “Yaşam bana açtı bu sırrı: ‘İyi bak, dedi, “ben kendisini sürekli aşması gerekenim.”‘” Ve benin beni aşma sürtüşmesi yaşamı tatmin edici kılmaya yetecek ısıyı üretecekti. Nietzsche zorluğa tipik tumturaklılığıyla kucak açacaktı: “Beni öldürmeyen, beni güçlendirir.”
Sinirbilimci Jonathan Cohen duygusal ve rasyonel beyin arasındaki çatışmayı, denekleri bir tarayıcıya sokup önlerine derhal bir hediye çeki kazanma veya birkaç hafta sonra daha büyük miktarda bir çek kazanma seçeneklerini sürmek suretiyle gözlemlemiştir. Derhal hediye çeki alma vaadi duygusal beyni harekete geçirirken, daha yüklü bir çeki birkaç hafta sonra almak fikri rasyonel beyni, yani prefrontal korteksi hareketlendirmiştir ve seçimleri en güçlü hareketin yaşandığı bölge belirlemiştir. Cohen insanlık tarihinin en eski mücadelesine, egoyla idin bilek güreşine tanıklık eden belki de ilk kişidir. Çoğunlukla idin kazandığını burada açıklamak, prefrontal korteksimi üzüyor doğrusu.
Kılıçları yetmeyince Mara, Tanrıları bile korkutup kaçıran dokuz korkunç fırtına çıkarır. Buda yapayalnız kalmıştır ama “fethedilemez oturuşunu” bozmayınca Mara diyalog kurmaya mecbur kalır: “Sana değil, bana ait olan o koltuktan kalk!” Buda yerinden kımıldamaz, Mara’nın çirkin karakterinin analizini sunar ve sözünü kendisinin koltukta oturmayı Mara’dan daha fazla hak ettiği çıkarımıyla bağlar.
Çağımız kendisine sadakat yaratmada büyük başarı sağlamıştır ve bundaki kilit etmenlerden biri tatminin sadece mümkün değil, aynı zamanda kolay hatta kaçınılmaz olduğu yanılsamasını yayma becerisidir. Düzenli yaşanan ekonomik krizler bu yanılsamanın maskesini indirirler indirmesine ama genellikle
Flaubert'e verelim sözü: "Çocuklar gibi kendinizi eğlendirmek veya hırslılar gibi yaşama dair talimat bulma amacıyla okumayın. Hayır, yaşamak için okuyun."
" Kendinde hak görme çağında", herkes diğer herkese üstün görünmek istemektedir. Ama geleneksel üstünlük göstergeleri, doğaları gereği edinilmesi çok zor veya imkansız şeylerdir. Çözüm ise yeni üstünlük biçimleri oluşturmaktır. 'Cahil' kesime üstünlük sağlamak sadece kolay değil, kesin sonuç garantilidir. Sonuçta insanların üstün olmak için birbirini ezerek Proust okumaya akın etmeleri ihtimali düşüktür.
Güya her şeyin temeli olan atomlar anlaşılan evrenin sadece yaklaşık yüzde 4'ünü oluşturuyordu. Kalan yüzde 96 kayıptı ama muhtemelen bu kayıp kısmın yüzde 25'i karanlık madde, yüzde 75'iyse karanlık enerjiydi. Bilimciler kederle yeterli kütleçekim gücünün bulunmadığını açıkladılar. Karanlık madde kesinlikle gülenecek şey değildi.
Uzun zamandır bu tarz bir kitap okumadığım için kendi türüm adına biraz sarsıcı geldiğini kabul etmeliyim. Gerçekten içinde bulunduğumuz modern çağın kuklası haline gelmiş olan bir topluluğun üyesi olduğumuzu yazar çok guzel anlatmış. Kapitalizmin herkese zenginlik vaat ettiği, herkesin biricik olduğunu aşıladığı, benlik duygusunun ve tüketim çılgınlığının zirve yaptığı bu çağda üstüne bir de teknoloji ve sosyal medya bağımlılığı ile gelen görünürlük duygusu insanlık adına utanç verici boyutlara ulaştı ve bu şekilde özden uzaklaşarak sahtelik içinde yaşanılan her duygunun sonucu da bir o kadar yıkıcı oluyor . Herkesin okumasını istediğim bir kitap. Mümkün olduğunca alıntı yapmaya çalıştım. Tavsiye ederim.
Merhaba, bana "Çağımızı özetler misin?" Diye sorulsa direkt bu kitabı öneririm.
Yazar bize şu an normal gelen şeylerin saçmalığını anlatıyor, nasıl saçmaladığımızı yüzümüze vuruyor.
Kitap ,eğlence kavramını bazen ilginç bazen de zorlama yorumlarla incelemiş. Yorumlarını abartı sıfatlarıyla yapması kitabın ciddiyetine gölge düşürmüş bence.