"Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... bunun için her şeyi verirdim!"
Kitap Dorian'ın hedonizm ile tanışmasını ve hayatının bu yönde değişmesini çok güzel bir şekilde konu alıyor. Sadece haz için yaşayan Dorian hayattaki diğer önemli hiçbir şeyi umursamaz, ruhu git gide kararmaktadır, herkes onun ruhunu şeytana sattığını düşünmektedir. Ki öyledir de, sonsuz güzellik için ruhunu satmış biridir artık o.
Dorian’ın ruh – beden arasında yaşadığı büyük ikilem ya da ressam Basil’in yoğun manevi ve bu dünyadan uzak hislerindense, Lord Henry’in dünyayı yorumlayışından daha çok etkilendim okurken. Belki imrendim, belki de alışmadığım bir bakış açısına sahip olduğundan etkilendim, bilmiyorum ama kitabı ilk okuduğumda, Lord Henry sadece Dorian’ı değil, beni de ele geçirdi. Dorian‘ın, tabii ki Basil‘in karşı çıkması ve Lord Henry‘nin yönlendirmesi ile, güzelliğini ve gençliğini sonsuza kadar koruyacak, kendisi yerine yaşlanacak bir portreye teslim olması anlatılıyor bu kitapta. Bir gün yaşlanacak olmayı hala kabullenememiş biri olarak, benim yerime yaşlanacak ve buruşacak bir portre fikri bana da çok cazip geldi açıkçası.
Gençlik, güzellik, yaşlılık, ölüm, ahlak, dostluk, pişmanlık ve haz üzerine son derece akıcı bir anlatıma sahip bir kitap.