Eğer bir ülke, bir halk şamar oğlanı gibi elden ele dolaşıyorsa; her el kendine göre ona bir şekil, bir kişilik vermeye çalışıyorsa bir süre sonra o ülke kişiliğini kaybeder.
İslam'da siyasal düşünce adına Pakistan, İran, Mısır ve Türkiye'de öne sürülen görüşlerde totaliter ve otoriter eğilimler belirgindir. Oysa bugün modern devlet en çok bu yönleri dolayısıyla eleştiri konusu olmaktadır.
El-Maarri'ye göre evlilik, insanoğlunun en aşağılık eylemiydi ki, hayatı boyunca evliliği insan suçu saydığından mezarına şu beytin yazılmasını istemişti:
"Burada yatan(soylu adam) babasının işlediği cinayeti işlemeden ölmüştür."
Bir ülke temel ideolojik yaklaşımı ve politik öngörüleri hangi oranda İslâmî olursa olsun, eğer Batı kalkınma modelini benimsemişse sosyo-kültürel düzlemlerde kendini paradoksa düşmekten; sonunda da dünya sistemine eklemlenmekten kurtaramaz.
Biz İsmailoğullarıyız ve atamız İbrahim gibi bu savaşta tek başımıza kalsak da bir ümmet gibi savaşmasını biliriz. Çünkü bizler 'İbrahimin tek başına bir ümmet' olduğuna inanıyoruz .
İbn Haldun'a göre bir toplum; asabiyet gücünü yani bir toplumu medeni ve haderi kılan büyük insanî ve toplumsal enerjisini tükettikçe, yerini bu enerjinin farkına varan toplumlara bırakmak zorundadır. Avrupa sömürgecilik, kapitalizm ve toplumsal iç dinamiklerle kurduğu büyük medeniyetinin sonuna yaklaşmış; şimdi Avrupa'ya refah toplumunun getirdiği koyu bir muhafazakârlık çökmüştür.
Avrupa topluluğu sanıldığının aksine, yeni bir diriliş ve dinamizm değil; bir muhafazakârlık tezâhürüdür.