Ali Sami en-Neşşar

İslam’da Felsefi Düşüncenin Doğuşu 1 yazarı
Yazar
6.6/10
5 Kişi
24
Okunma
4
Beğeni
811
Görüntülenme

En Yeni Ali Sami en-Neşşar Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Ali Sami en-Neşşar sözleri ve alıntılarını, en yeni Ali Sami en-Neşşar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mutezile'nin İslam'da akılcılığın öncüsü olarak bilinmesi doğru değildir.
Sayfa 53
Muhammed bin Hanefiyye
İnsanlardan el etek çeken bu cemaatin içinden İslâm tarihinde ilk düşünce medresesi sayılan bir akım çıktı. Ali b. Ebî Talib'in üçüncü oğlu Muhammed b. Hanefiyye'nin oluşturduğu fikir medresesi idi bu. İlim, fazilet ve nitelik açısından Hz. Ali'nin önde gelen evlatlarındandı. Önemine rağmen, kendi döneminde, Müslümanların
Sayfa 334 - İnsan Yayınları
Reklam
Mu'tezile'nin Doğuşu
Ortaya çıkan Haricîler ise hükmün Allah'a ait olduğunu, kullara ait olamayacağını ilan ediyorlardı. Hak zayi olmuştu. Ali katledilmiş, babasının şehadetinden sonra Hasan Müslümanların halifeliğini üstlenmişti. Fakat çirkin emelleri olan Muaviye her şeyi gözetlemekteydi. Sonuçta Hasan, Muaviye'ye biat etti. Hasan b. Ali aleyhisselam taraftarlarından bir grup Muaviye b. Kureyş'in Müslümanların boyunları üzerinde hüküm süreceğini gördüler. Dolayısıyla ellerini yönetimden çekerek kendilerini ilim ve ibadete verdiler. Bunlar Kur'an okuyorlar ve onun anlamı üzerinde düşünüyorlardı. İslâm ülkesi üzerine çöken büyük siyasî söylevlere tanık oluyor ama bununla ciddi biçimde ilgilenmiyor ve değer vermiyorlardı. İşte daha sonraları ünlü akılcı (rasyonalist) fırkaya ismini verecek olan "Mutezile" ismi buradan doğdu.*
Sayfa 333 - İnsan Yayınları
Gnostik Ebu Süfyan?
Daha sonraları zındıklığı da kabullenen ve iki ilaha inanmayı ortaya atan sert ve kaba bir gnostik zuhur etti. Bu gnostik Ebu Süfyan bin Harp'tı. İster cahiliyeti döneminde olsun isterse Mekke fethini müteakip İslâm'ı kerhen kabullendikten sonra olsun Ebu Süfyan'ın İslâm'a olan büyük düşmanlığının ve kininin altında yatan sebepler üzerinde araştırmacılar pek fazla durmamışlardır. Bunun asıl sebebi, onun cahiliye döneminde zındık olmasıydı.* Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'la birlikte onu Huneyn'de görüyoruz; "kumar okları beraberindedir onlara yemin etmektedir." Ebu Süfyan münafıkların sığınağıydı. Yermuk savaşında bazı yönleri ortaya çıkınca Müslümanlardan eman diledi. Onun Araplığına bile itimad edilmiyordu. Halife Osman (r.a.)'ın yanına girdiğinde zındıklık akidesini açığa vurdu ve şöyle dedi: “Hilafet artık sana geçti, onu top gibi evirip çevir. Benî Ümeyye'yi onun temel direkleri kıl. Cennet, cehennem nedir bilmiyorum ama bu senin geldiğin yer bir hakimiyet ve sultadır."** Osman (r.a.) buna çok kızdı ve onu yanından kovdu. Ne var ki Osman (r.a.) çok geçmeden bu zındıklaşmış ailenin tuzağına düştü. Emevi ailesi idareyi ele geçirince İslâm'a karşı her fırsatta zehirini kustu. Emevilerin fevkalâde fütuhatlarda bulunduğu doğrudur fakat Emevi halifelerinin nazarında bu fetihler İslâm'ın yayılması için değildi. Onların bu fetihlerden amaçları, ülkelerinin sınırlarını genişletmek, Şam'daki saraylarına savaş ganimetlerini ve nimetlerini getirip yığmaktı.
Sayfa 281 - İnsan Yayınları
Kiyomres Mitolojisi
Fars mitolojisinde varlığın iki asla dayandığını ilk kez söyleyen kişi Kiyomres'tir. Mitolojiye göre bu kişi aynı zamanda ilk halife Adem'dir. Bir görüşe göre de varlığın aslının Yezdan ve Ehrimen olduğunu söyleyen kimsedir. Yezdan ezelidir, kadimdir; Ehrimen ise muhdestir, mahluktur. Fakat bu muhdes nasıl meydana gelmiştir? Mutlak
Sayfa 268 - İnsan Yayınları
Gnostisizm
Gnostik felsefe varlık konusunda genel çerçevede bir plan ortaya koymaya çalıştı. Bunun tepesine maddeden ayrı, akledilebilen fakat kesinlikte idrak edilemeyen vücud anlamında Allah'ı yerleştirdi. Bu vücuttan birbiri peşisıra elektronlar sudur etti. Bunlar ardarda gelen ve müzdeviç (çift) bir düzen içindeki elektronlardı. Her biri dişil ve eril elektronlardan oluşuyordu. Bunlar bu ilk vücuddan uzaklaştıkça kesafetleri arttı ve maddeye yaklaşmış oldular. Bu elektronlardan her biri nefsini gnos (marifet) ile temizlemeden Allah'a doğru yükselmek istedi ama her defasında bulunduğu yerinden tardedildi. O zaman kendisinden kendisi gibi şerir elektronlar türedi. İşte bu şerir olan elektronlardan içindeki cisimlerle birlikte madde âlemi ortaya çıktı. Nefsler -ki onlar bu maddî alemden geçmektedirler- cisim elbisesi giydiler. Böylece bu elektron insan zindanında mahpus kaldılar. Fakat insan nefsi buradan bir kez daha kurtulmaya çalışmakta ve geldiği ilk aleme doğru yükselmeye uğraşmaktadır. İşte bu noktada insandaki hayır ve şer kuvvetleri arasında şiddetli bir mücadele baş göstermiştir. Her kimde gnostik tabiat varsa o ilâhî ve rabbanî olana döner. Ve her kimde maddî yön ağır basarsa içinde bulunduğu aşağı âlemden yukarı çıkamaz. Hayır ve şer yönünün eşit olması halinde mücadele yine devam eder. Hayır tarafı baskın çıkabileceği gibi şer yönü de baskın gelebilir. Fakat bu noktada şöyle bir soru ortaya çıkmış oluyor: Allah mutlak hayır (hayr-t mahz) olup maddi olmayan bir vücud (varlık) idiyse kendisinden mutlak kötülük (şerr-i mahz) ve maddî olan bir vücut nasıl olmuş da sadır olmuştur?
Sayfa 264 - İnsan Yayınları
Reklam
34 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.