Bir zaman, hayatı mânalandıran Doğu dünyası, şimdi sevincini yitirmiş, çilesiyle başbaşa kalmış görünüyor. Büyük olanı unutmuş gibi, düşünemiyor gibi sadece dünya sıkıntılarının yükünü büyük olanak tanıyor. Aşk olmayınca meşk olmazmış; şimdi Doğu sevgisiz, hareketsiz, çilesi ile, o büyük dünya sıkıntısı ile başbaşa" Şüphesiz çekilmez ezici bir şey, bu. Fakat hiçbir sevinç kaynağını da yanaşmıyor. Daha doğrusu sevincini apaçık ortaya koyamıyor, açıklıkla göremiyor, sevmesini bilmiyor. Ama hiçbir şeyi sevmesini bilmiyor. “İnsanoğlu” denen kendisi, kendi gözünde bir nefret konusu olup çıkmış. Birçok şeyi bilir ve inanır görünür. Bu arada insanoğlunun eşrefi mahlükat” olduğunu da bilir. Lâkin ona, bir sevgiyle, yaradılmışların en şereflisi olarak uzanamıyor, sevmiyor ve pek tabii olarak da sevinemiyor.
Birini sevmek demek onu şeffaf hale koymak demektir. Allah herşeyin arkasında mevcuttur.Lakin herşey yine Allah'ın görünmesine mani olur.Eşya karanlık, mahluklar fazla yoğundur.Birini sevmek demek onu şeffaf bir hale koymak demektir.
V.Hugo
Günün birinde, elma ağaçlarının güller açması ve güllerin de elma vermesi nasıl imkansız bir hadise ise,
her insanın kendi kaderini en zaruri şekilde kendi hareketlerinin ağı ile örmeyerek kendi varlığının dışında yaşayabilmesi de öylece imkansızdır
Büyük ve güzel olan her şey, şüphe ve korku nedir bilmeyen
sevgi kaynağından taşıp gelir.
Bütün haksızlık ve yanlışlıklar da sevgi azlığından.
S.Glaspell
Eğer ben var olmak istediğim değilsem,
-‘’istediğim’’ sözle değil, arzu ve tasavvurla da değil
fakat bütün kalbimle , bütün kuvvetlerimle istediğim
değilsem, ben var değilim…
Var olmak, istemek ve sevmektir.
M.Blondel