Ayhan Yücel

Sevincini Bulmak yazarı
Yazar
8.5/10
2 Kişi
10
Okunma
2
Beğeni
1.080
Görüntülenme

Öne Çıkan Ayhan Yücel Gönderileri

Öne Çıkan Ayhan Yücel kitaplarını, öne çıkan Ayhan Yücel sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Ayhan Yücel yazarlarını, öne çıkan Ayhan Yücel yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
126 syf.
10/10 puan verdi
Sevincini Bulmak... Günümüzde bulmaya çalıştığımız en temel hislerden bir tanesi. Bunu farklı yollarla bulmaya çalışıyoruz. Aramadan önce bu kitabı da okuyabiliriz.Kitabın ilk sayfasında şöyle birkaç soru var: "Sevinç Bulmak" denmemiş de sevincini bulmak denmiş. Nedir bu sevincini bulmak? Yani "saadet bulmak, huzur bulmak mı" demek istemiş? Kayıp olan bir şey mi var ki "bulmak" mevzubahs olsun? Daha önce sahiptik de, şimdi peşine düşüp arıyoruz da onun için mi "bulmak" diyoruz? Kaybolan ne, kim sahipmiş de şimdi kaybetmiş sevincini? Peşine düşen kim, bulan kim? Ne kaybolmuş, sevinç mi kaybolmuş? O da ne demek, nerede görülmüş ki kayıp olsun? Bu soruları kendimize sormamız gerekiyor. Çünkü aradığımız şeyin tam olarak ne olduğunu bilmeden bulmamız pekte mümkün olmayacaktır. Soruların cevaplarını bulmakta da zorluk çekersek işte kitap burada bize çok yardımcı olacaktır. Bize her şeyi bulamayacaktır ama yol göstereceğini düşünüyorum. Her düşünce kitabı gibi hemen anlaşılmıyor. Üstünde düşünmek gerekiyor. Çok derin ve insana tesir eden bir özelliği var. Mustafa Kutlu'nun Sevincini Bulmak kitabını bu kitaptan sonra okuyabilirsiniz.
Sevincini Bulmak
Sevincini BulmakAyhan Yücel · Dergah Yayınları · 200710 okunma
Herkesin kendisine göre bir dünyası vardır ve sanki herkes dünyayı, bu kendi dünyasına uydurmak çabasındadır. Öyle olurki, iki kişi bile aynı çatı altında ömür boyunca bir dünya kuramaz. İki ayrı dünyanın insanı olarak kalır. Mümkün olsaydı insanlar kendine göre bir elbise, kendine göre bir ev yapar gibi kendine göre bir insan imal edeceklerdi. Biz galiba kendine göre bir insan değil kendimize göre bir insan istiyoruz. Halbuki öyle değilde insan fizik ve psikolojik bakımdan tıpa tıp bir benzerine dışarıda rastlasaydı ona şu veya bu bakımdan tahammül edebilecek miydi? Benzerine ve ayri olana tahammül edememek: Bu insanın çirkin bir kaprisinden başka nedir ki?
Reklam
Nefret merhamete yol olduğu gibi merhamet de bir sevgiye kaynak oluyor. Merhametli adam seven adamdır,merhametli adam koşan adamdır. “Böyle bir merhametin hamlesi ile koşmada Allah’a doğru koşanın zevki duyulur. İnsanlığın imdadına koşmadaki sebep, zekâ ile mantık yolları ile halledilemez. Bu ilâhî bir harekettir ve koşan insan Allah emri yaptığını hisseder gibidir."
Alexis Carrel, dünyanın bir ucundan, iradenin süpürgecileri karşısında insanlığın zavallılıklar sergilediğine, şahsiyetin ve iradenin yokluğuna “L’homme, cet inconnu: Bilinmeyen İnsan” adlı eserinde nasıl feryat ediyor: “Bireysellik çevrenin şartlarına göre ya belirir veya zaafa uğrar.” “Yeni beldenin sakinleriz” “Orada fertlerin çoğu aynı
Muhakkak ki cennet örneği sevinçlerin kaynağı kalbdir. Muhterem hocam Nurettin(Topçu) bey bir yazısında* kalbden taşan sevinçleri şöyle tahlil etmiştir: “Cennet kalbimizdedir. Bu cennetin yemişlerini ve ırmaklarını ele geçirmek dileyelim. Onlar; çocukluk duyguları, bedenle ilgisiz niyetler, acımak ve alicenaplık, sevmek ve ıstırap çekmek emelleri, tabiatla beraber yaşamak aşklarıdır. Onlar nefsine yapılan kötülüğü unutup başkasına hep iyilik yapmak ihtiraslandır. Onlar kibir ve gururdan sıyrılıp kadere boyun eğmek, ıstırap içinde yaşamak kuvvetleridir. Onlar kalbini bedenin arzularına üstün tutup, riyadan her zaman kaçınarak olduğu gibi görünmek, samimi bir tevekküle Allah’a uyarak onunla birlikte ve onun dilediğini yapmak ve kainatın bütün dertlerine ortak olarak her sefaletten mesul olmak ülküleridir. Bu aşklar, bu kuvvetler ve bu ülküler henüz bozulmamış, tertemiz kalbin içinde saklı tohumlardır. Kalb tertemiz olarak ele alınırsa, bütün hakikatlerin kaynağıdır. Düşünen adam kendi kalbinde ışıklar arayan adamdır. Işıklar bizden doğup eşyaya renk verırler”.
Tabiatın bir noktasında, yeşilde veya mavide bütün hesaplardan kurtulmak ümidi saklı gibidir. Bazen maviyle mavinin birleştiği yerde, deniz üzerindeki ufukta eşyadan ve hesaplardan kurtulmuş gibi oluyorum. Lâkin bazen bu nokta, hiç de istemeden, eşyaları imal ettiğimiz bir tezgâh veya bütün hesapları gözden geçirdiğimiz bir mekân haline de bürünüveriyor. O zaman hiç de tabiatın seyircisi değiliz. Orada eşyaya ışık veririz, renk veririz, rendeleriz, rendeleriz, olmazsa avucumuzu sıkar onu çamur yapar, tekrar karıştırır ve yeniden şekillendirmeye çalışırız. İşte o zaman ufka uzanan maviler kalkar, ufuk kalkar ortaya yeniden eşya çıkmış olur. İşte o zaman eşyadan kaçmak için ufuk bile yetmez olur. Muhakkakki seyredebilmek için tahta perdenin ilerisine geçmek lâzım geliyor. O tahta perdeden kurtulmadıkça tabiatın ortasına bile düşsek; onu görecek kadar hür olmadığımızı görmekten başka birşey seyretmemiş olacağız. Af edemediklerimizden veya edilmediklerimizden ve eşyadan kurtulmadıkça; içimiz tabiatla başbaşa kalacak kadar kendini masum, hür ve emniyette hissedebilir mi?
Reklam
47 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.