Selçuk Üniversitesi’nde gazetecilik okudu. Sendika.org’da muhabirliğe başlayan Cebeci, Bianet’teki stajının ardından 2018-2020 yılları arasında Medyascope’ta, daha sonra Sözcü.tv’de muhabirliğe devam etti. Daha çok siyasal İslâm ve Müslüman camia alanında çalışan Cebeci, şu an gazeteciliğe bağımsız olarak devam ediyor.
Bugün başörtüsü gayet özgür fakat başörtülü kadının özgür olması hala pek de hoş karşılanmıyor. Hatta İslamcı ve seküler mahallenin ortaklaştığı tek konu bu diyebiliriz: Başörtülü kadının var oluşu, özgürlüğü iki mahallede de tuhaf karşılanıyor. Alkollü bir mekana gitme "haddini" kendinde gören başörtülü kadının fotoğrafı, onunla aynı yerde oturan bir "seküler" tarafından çekilip yayılabiliyor. Bunun örneklerine sosyal medyada çok kez şahit olduk. İslamcı mahalle ise zaten "Biz bu mücadeleyi bunun için mi verdik?" sopasıyla kadınların açığını arar vaziyette başlarında beklemekte.
kadınlardan ziyade erkekler okusun bu kitabı...
Tesadüf eseri kütüphanede gördüğüm bir kitaptı bu kitap ve adı, kapak tasarımı, önsözü çok ilgimi çekince alıp okumak istedim ve iyi ki de okumuşum dediğim kitaplar arasında en üst sıralarda yerini aldı. Bunun nedeni de benim de başörtülü olmam ve o kadınlarla az da olsa empati kurabilmemdi. Kitapta
Kişilerle yapılan röportajlar üzerinden ilerleyen ve önemli noktaları bireylerin cümleleriyle anlatan bu eserde yer yer bunu ben de böyle yapmış olabilirim eleştirisi yapabilirsiniz. Üzerine dini, siyasi birçok anlam yüklenen başörtüsünü peki kadınlar nasıl kullanıyor işte yaşanan örnekler. Birçok kadının ataerkil sistem içinde yaşadığı zorluklardan haberdarız fakat başörtüsü noktasında habersiz kaldığımız ne yaşanmışlıklar varmış meğer yüzleşmek için okunması gerektiğini düşünüyorum.
Sadece kadınların değil, erkeklerin de okuması gereken bir kitap. Kısa ama yaşanmış ve yaşanmakta olan hikayelerden oluşunca bir kitap doyuruyor sanırım hepimizi. Kendimi o kadınların yerine koya koya okudum. Üzgünüm, ama neler yaşanıyor daha iyi biliyorum.