Sözlü iletişim Amerikalılarda o kadar baskın ki hayatlarında, söze dökmediğin zaman körleşmişler. Bizde ise tam tersi; söze döktüğün şeyler gerçeğin kendisi değil. Esas söylenmeyenleri dinleyeceksin.
"Düşüncelerinizi itmeyin, davet de etmeyin, sadece gözlemleyin. Sanki siz bir nehrin kenarındasınız, düşünce ve duygularınız da nehrin üzerinde akıyor, seyredin, onlarla birlikte akıp gitmeyin."
... eğer birisi bir şekilde yardım etmeye körleşmişse, onun çocukluğuna bak, yetiştirilmesinde mutlaka bazı yanlış şeyler vardır, o insan olarak gelişmesinde tökezlemiştir.
...
Mesela bir keresinde Emily ile bir konuşmamızı hatırlıyorum. Hayretler içerisinde kalmıştım. "Ben nereden bileyim senin kızgın olduğunu?" demişti. Ağzım açık bakakaldım. "Yani 'şimdi şu anda ben kızgınım' mı demem gerekiyor?" dedim. "Tabii," dedi, "aksi halde nereden bileyim ben senin kızgın olduğunu?" Sonradan baktım, hakikaten Amerikalılar öyle. Yani sözlü iletişim o kadar baskın ki hayatlarında, söze dökmediğin zaman körleşmişler. Bizde ise tam tersi; söze döktüğün şeyler gerçeğin kendisi değil. Esas söylenmeyenleri dinleyeceksin
...
İlk arayış noktasını düşün. Arayışa başlanılan noktada, esaslı bir özlem, bir sıkıntı, bilememekten gelen, sorunun cevabını bilememekten gelen, kaygıdan gelen, belirsizlikten gelen bir gerginlik vardır.