''Bana öyle geliyor ki, floresans, katot ışınlarının üretimi ve bir kutudan yayılan elektromanyetik ışınım ile ışığın salımı ve dönüşümü gibi benzer olaylara ilişkin gözlemler, ışığın enerjisinin uzayda kesiksiz biçimde yayılmadığı, uzayın noktalarında yer alan belirli sayıda 'enerji' kuantumlarından oluştuğu, bölünmeden hareket ettikleri ve bir birim olarak üretilip soğuruldukları varsayımını göz önünde tutuyorum.''
Basit ve açık olan bu satırlar kuantum kuramının gerçek doğum belgesidir. Baştaki, ''Bana öyle geliyor ki,'' ifadesine dikkat edin: Darwin'in not defterlerinde türlerin evrimi gibi büyük bir düşünceyi sunarken kullandığı ''sanırım'' ifadesini ya da elektrik alanı gibi devrim yaratan bir düşünceyi sunduğu kitabında Faraday'in ''tereddür''ünü anımsatıyor. Deha tereddüt eder.
Zaman, nesnelerin mikro ölçekteki durumlarını göz ardı etmemizin bir etkisinden başka bir şey değildir. Zaman sahip olmadığımız bilgidir. Zaman bizim bilgisizliğimizdir.
Son çalışmalar arasında dikkat çekici birinde, çağdaş ant-
ropolojinin önemli isimlerinden olan Roy Rappaport [1999],
ritüel faaliyetlerde, törenlerde [rites] sadece bütün kültür-
lerde görülen dinsel hissiyatın özünü değil, uygarlığın ya da
“beşeriyet”in74 ta kendisinin onun etrafında büyüdüğü faa-
liyeti görür.
Rappaport ritüel işlevde,