Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Corinne Michaels
Corinne Michaels Yorumları ve İncelemeleri
Corinne Michaels yorumları ve incelemelerini, Corinne Michaels kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Corinne Michaels puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Stella Parkerson, on altı yaşından beri Jack'e aşıktır. On sekizinci doğum gününde ondan kendisini öpmesini istiyor ve bunun hayatını bu kadar değiştireceğini hiç düşünmemişti. Ondan sonraysa aralarındaki şey ilerler ama bir olaydan sonra yolları ayrılır. Geçmişleri sırlarla dolu. Kalp ağrıları dayanılamayacak kadar fazladır. Devam etmek için kendi yollarında gitmeyi seçiyorlar ve hiçbir şey olmamış gibi, aralarında hiçbir şey yaşanmamış, o olay yaşanmamış hibi davranmak zorundalardır.
Ama birbirlerinden uzak kalamazlar aralarında ki bağı görmezden gelmeye çalışsalarda pek beceremezler.
Spoiler olabilir;
Kitapta Stella'nın kızını evlatlık vermesi ilk başta sinir etsede şöyle düşününce o zamanlar en mantıklı kararı vermiş. Kinsley'in üvey ailesi ona iyi bakıyor, sevdiği şeyleri yapması imkânını veriyor. Ve Stella o zamanlar bir çocuğa bakacak durumu yoktu ve ikisi de gençti bir de Stella'nın aile faktörü de var tabi.
Stella'nın ikizi olan Oliver'in hikayesini okuyoruz.
Oliver kardeşleriyle insanların kalabileceği ve düğün, nişan gibi şeylerin yapılabileceği bir yer inşa etmişlerdi. Orada da Maren ve Oliver'in düğününü organize ediyorlar ama Maren nişanlısı tarafından düğün günü terk ediliyor. Maren ilk başta napacağını bilemese de aynı isme sahip olan kişiden yardım istiyor o kişide Oliver Parkerson. Bütün bunları yapmasının sebebiyse babasının son arzusudur kızının evlenemesi ve onunla birlikte koridorda yürümek olduğu için yapıyor.
Bu evlilik ilk başta oyun ve gösteriş gibi olsada birbirleriyle zaman geçirdikçe aşık olmaya başlıyorlar.
Jessica Walker on sekiz yaşında üniversite için Willow Creek Valley'den sonsuza dek uzaklaştı. Ve bu terk edip gidişte sevgilisininden de ayrılmak zorunda kaldı. Gençti, korkmuştu ve aptaldı ve bu ona hayatının aşkına, Grayson Parkerson'a mal oldu. On dört yıl sonra, uçuş yaptığı sıra da kaza geçirdi ve bu kaza onda derin yaralar açtı. Bundan dolayı da tekrardan terk ettiği kasabaya dönmek zorunda kaldı.
Döndüğündeyse ilk aşkını görüyor. O da hayatına devam etmiş, bekar bir babadır.
Bir şekilde The Park Inn'de birlikte çalışmaya başlıyorlar ve yeninden bir bağlantı kuruyorlar. Ve Jessica, Grayson'la kızını birlikte görünce birlikte olduğu günleri özlemesine neden oluyor. Artık bir şeyleri değiştirmek istiyor, Gray'in ailesinin zamanında söyledikleri tehditini görmezden geliyor, o zamanlar gençti, çaresizdi artık öyle değil. Bakalım kendini Gray'e affettiribilecek mi?
İkinci kitabı okurken acayip sıkıldım. Neden bilmiyorum zaten kadın karaktere başından beri ısınamamıştım. Liam da ikinci kitapta epey su koyverdi bence. Aşık olmak bazı erkeklere yaramıyor herhalde. Bi gevşeme geliyor, ne bileyim o cool tavırlar filan hepsi bir anda yok oluyor ve saçma sapan şeyler yapmaya başlıyorlar. Annesi ölüm döşeğindeyken, yanında Natalie'ye evlenme teklifi etmesi ve ölümünden sonra da rahatça sevişmesi gibi mesela. Bana çok saçma ve uygunsuz geldi. Şimdi sayamadığım daha birçok neden var Liam için uygunsuz bulduğum. Her neyse. Hoşlanmadığım bir kitaptan öyle uzun uzun bahsetmeye gerek yok. Seriyi okumasam bir şey kaybetmezmişim. Pek bana göre değilmiş.
Seri Yorumu. SPOILER!
Abaza erkek karakter bir noktaya kadar çekilebilir oluyor fakat abaza olan kadın karakterse vay halimize diyorum.
Ben bu kadar kendine kör, dışarıya suçlayıcı bir karakter okumadım.
Kadının yediği nane kalmadı, çatır çutur, orada burada, her pozisyonda adamla yiyişti.
Ama öldüğü sandığı kocası 1 yıl sonra işkence görüp, hayatta kalıp, bir operasyonda kurtarılıp eve döndüğünde adamın karşısına geçip "ben seni istemiyorum, 1 yıldır yoktun, ben en yakın arkadaşına aşık oldum." diyebilecek kadar zevkine düşkün ve küstah bir karakterdi, Natalie.
Serinin konusunu bile anlatmak istemiyorum çünkü vasatın da ötesi bir kitap olduğunu belirtip bu seriden uzak durun diyorum.
Serinin ilk kitabına 5 vermiştim gidip onu 1 yapacağım o kadarki beni çıldırttı.
Sorarım sana yazar: Kitabını okurken yolduğum saçlarımın hesabını kim verecek?
Delia, Joshua âşıktı ve bunu tüm kasaba biliyordur. Ama Josh, Delia'yı kardeşinin arkadaşı ve kendini görünce dili bağlanan kızdan başka bir şey olarak görmüyordu. Ama bu aralarında ki şeyler gelişene kadardı. Bunu fark eden Josh Willow Creek Valley terk ediyor, mümkün olduğunca kasabadan uzak kalmaya çalışıyordu. O kardeşinin düğününe ve babalarını işten düşürmek için geliyor. Ve şimdiyse aralarında ki kıvılcım, kimyaları gözle görülür ve göz ardı edilemeyecek kadar yoğundur.
Diğer kitabın sonunda Delia'nın hamile olduğu ortaya çıkmıştı bunu Josh nasıl karşılayacak, çünkü Josh hiç bir şekilde evlenmek ve baba olmak istemiyor. Bakalım neler olacak.
Ben bu yazarı net seviyorum okuduğum kötü çıkan kitabı olmadı benim için . Second Time Around serisinin 3.cü kitabı kendileri 2.ci kitaba bayılmıştım . Seri şahane yakın arkadaşlığı olan 4 kadının hikayelerini anlatıyor . Bu dörtlünün en çatlağı cürretkarı ve güzeli Nicole kadına bayıldım :D Ama herkes sever mi bilemem ben kendine güveni olan güçlü başarılı cesur ve seksüel istekleri ile barışık kadınlara bayılıyorum . Kendin bu kadar cesur olabilirmiyim elbette hayır ama okumak çok güzel :)))
Nicole 39 yaşında kendi şirketine sahip hani bir yere girince dönüp bakanları olan bir kadın .Başından feci bir ilişki geçmiş ve hayatında ilişki kısmını kapamış . Arkadaşları işi ve bağlantısız partnerleri ile mutlu bahtiyar takılıyor . Aslında o şahane dış görünüşünün altında biraz güvensiz ve sevimli biri var . Daha sonra Nicole, Callum Huxley ile tanışıyor ve her ikisinin şirazeleri kayıyor . Karşılıklı muhteşem bir tutku şehvet aşk hissetmeye başlıyorlar . Callum 'un devasa bir işi var ve bunu Nicole ile anlaşma yapıp ona verecek . Callum'un geçmişinde iğrenç bir kadın ile sonu boşanmalı bir evlilik var . yani aslında her ikisinin ayrı şeytanları var . Fakat o Callum aman yareppim diyorum en azından kitaplarda bu tip erkekler okuyoruz:D Bu yazarın kadınlar ayrı erkekler ayrı şahane oluyor zaten .
Callum Nicole ile bir gelecek istiyor ve onu adım adım elde ediyor çok hoştu kitap . Bazı yerlerde oldukça komikti bence :)))))))
Aslında bu seriyi yıllar önce okumak istemiş, fakat sonra hakkında olumsuz bir yorum okuyunca, okumaktan vazgeçmiştim.
Geçenlerde biri bana okumadan karar vermemem için iyi bir neden verince, seriyi hemen sipariş ettim ve gelir gelmez okumaya başladım. Açıkçası bu tarz kayelere çok ayılıp bayıldığım söylenemez ama dili akıcı ve kitap da ortalamaydı.
Natalie bebeğine hamileyken kocasının ordudaki bir görevdeyken öldüğü haberi gelince yıkılır. Çok sevdiği eşinin yasını tutarken etrafındaki arkadaşlarının yanı sıra ona en çok yardımcı olan kişi kocasının en yakın arkadaşı Liam'dır.
Kabul ediyorum, Liam gibi bir erkeğe karşı koymak çok zor olabilir ama ben Natalie'den biraz daha direnç beklerdim. Ne bileyim, kör kütük aşık olduğu kocasını kaybetmiş bir kadın gibi değil de, sevgilisinden ayrılmış ve çabucak yeni bir aşka yelken açabilen bir kadınmış hissi verdi bana. Ayrıca kocasıyla ilgili bazı hislerini Liam'a aşık olmaya başlayınca değiştirmesi de aşırı iki yüzlülük gibiydi. Yazar bu kısmı dengelemek için kocasının geçmişinden bir kusur bulup ortaya çıkardıysa da, benim Natalie ile ilgili fikrim pek değişmedi.
Araya başka bir kitap sokarım diye düşünüyordum fakat ilk kitap öyle bir yerde bitti ki (tahmin ettiğim gibi) hemen ikinciye geçmek istedim.
Corinne Michaels'ı ilk bizde çıkan Hüküm ve Avuntu adlı iki kitaplık serisi ile okuyup çok beğenmiştim . Yazarın dili karakterleri çok iyi yazdığı dram nefis bu kadın gibi yazılınca seviyorum dram okumayı :))) Bu okuduğum ikili zaten yine o okuduğum 8 kitaplık Salvation serisine ait . Bizde basanlar 8 kitaplık serinin 3. ve 4.cü kitabı
352 syf.
10/10 puan verdi
Bu kitap çok iyiydi gerçekten. Kocası ölen Lee' nin hayatı ve Liam ile olan aşkı anlatılıyor. Yazarın kalemi akıcıydı ve kurgu da güzel olunca su gibi aktı saatler. Liam tam bir aşk adamıydı. Lee'yi sevmesine , onun üzerine titremesine bayıldım.İlişkilerinin yavaş yavaş şekillenmesi de iyi oldu. Kitabın sonunda ise bomba patlıyor. Ve ben canım Liam için çok ama çok üzüldüm. Aşkının peşinden gitmelisin Liam.
352 syf.
10/10 puan verdi
İkinci kitabın sonuna gelmiş bulunmaktayım ve bu kitaba da bayıldım. Çok güzel bir aşk hikayesi vardı burada. Arkadaşlık vardı, acı vardı, gözyaşı ve mutluluk vardı. Severek okudum her şeyini.Natalie'yi ve Liam' ı çok sevdim.Gerçek aşktı onlarınki. Aarabelle'e bu kadar düşkün olması ile Liam kalbimi bir kez daha kazandı. Aaron' a ne kadar kızsam da sonunda mutlu olmasına sevindim.Reanell ise hakiki bir dosttu ve her zaman Natalie' nin yanındaydı. Mark en çok güldüğüm karakterdi ve onu da çok sevdim.Canım Liam sadık bir adam ve Lee ile paylaşacağı uzun ve güzel bir hayatı olmasını tüm kalbimle diliyorum. Güle güle Natalie, Liam , Aarabelle ve küçük Shane.
Lee ve Liam'ı tekrar okumak çok keyifliydi. Kalbi kırık bir kadın ve onun kırıklarını ince ince tamir eden bir adamın hikayesi yer yer sakin ama bir o kadar da etkileyiciydi
352 syf.
7/10 puan verdi
Lee ve Aaron evliliklerini bir bebekle taçlandırmışken. Aaron'un gittiği görevden geri dönememesi sonucu Lee'nin hayatı başına yıkılır. Ardından kızının doğmasıyla kızına tutunur ve hayata devam etmeye çalışır. Liam Aaron'ın en yakın arkadaşı Lee'ye yardımcı olmaya başlar ancak bir süre sonra aralarındaki çekime ikiside teslim olur.
Ancam Liam gittiği görevden döndüğünde hayatları tekrar tepe taklak olur....
Kitap gayet güzeldi.
Tek oturuşta okuyacak bir şey bulamadığınızda okuyabileceğiniz sizi yormayan güzel bir kitaptı. Liam karakteri benim sevdiğim karakterlerden biri oldu kitapta.
En büyük kazanım bazen en büyük kaybedişlerle başlar. Natalie ve Aaron'un evililikleri görünüşte toz pembeydi. Mutlu bir evlilik, doğmak üzere olan bir bebekleri ve yıllar süren aşkları vardı. Fakat bir gün çalan kapı bu toz pembe aşkın pembesini dağıttı, tozunu bıraktı. Kalan tozları ise Liam tüm aşkı, cesareti, inancı ve azmiyle dağıttı.
Bu kitap bir kadının yaşadığı tüm kayıp ve acılara rağmen nasıl yeniden hayata tutunduğunun ve aşkı bulduğunun hikayesi olmuş. Liam büyük laflar etmeden aşkını büyüten bir adam. O yüzden kitap insanı aşka tekrar inandırıyor
Ocak bitmiş Şubat gelmiş ben daha Ocak ayı okuduklarıma yorum yapamadım. Tembelliğin de bir sınırı olmalı ama yataktan kalkamıyorum maalesef aramızda oldukça ciddi bir ilişki oluştu. Neyse ki bugün kalktım tüm okuduklarımı çektim hepsine de yorum yapacağım. Az biraz buraları esir alıyorum.
Ayın ilk kitabı büyük ısrarla başladığım Avuntu kitabıydı.