Kitaptan o kadar çok etkilendim ki bitirdikten hemen sonra kitap hakkında insanların neler düşündüğünü merak ettim, yorumlarını okudum ve hayal kırıklığına uğradım. Kitabın bu denli sevilmemesi beni çok şaşırttı. Zira ben oldukça beğendim.
Müzikte de sinemada da kaybedenlerin, dibe vuranların, hor görülenlerin hikayesini dinlemeyi, izlemeyi sevdiğim için bu kitap da beni aynı yerden içine aldı.
Kitap boyunca bir komedyenin -tabirini caizse hayatı boyunca itilip kakılmış bir komedyenin- gösterisinde hayatında onu derinden etkileyen bir gününü -iyileşmeyen travmasını- oldukça uzun bir biçimde anlatışını takip ediyoruz. Aslında bir çırpıda anlatılabilecek bir olayı bu kadar uzun, detaylı bir şekilde anlatması izleyicilerinin büyük bir kısmını -tıpkı kitabı okuyup beğenmeyenler gibi- çileden çıkartıyor ve bir noktada gösteriyi terk ediyorlar. Fakat komedyen hikayesinden vazgeçmiyor, belki de aradan geçen uzunca bir zaman diliminden sonra ancak bu şekilde iyileşebileceğini düşünüyordur. Gösterinin sonunda elinde kalan az sayıdaki sabırlı izleyicileri ve tabi okuyucuları ile birlikte bir katarsis anı yaşanıyor ve derin bir oh çekiyoruz.
Kitabı oldukça sıkıcı ve tek düze bir halde anlattığımın farkındayım ama bendeki etkisi o kadar büyük oldu ki başka ne türlü anlatabilirim bilmiyorum. Belki de kitabı bu kadar çok sevmemin sebebi, yine bir bitik olan ve benim çok sevdiğim Bojack Horseman dizisinden tek planda çekilmiş monolog bir sahnesiyi izliyormuşum gibi bir his vermesinden dolayıdır.
En dini görmüş insanların hikayesini dinlemeyi seven ve psikolojilerini anlamak isteyenlere iyi bir ruh halinde okumaları tavsiyemdir.