Ernest Ezra Mandel (5 Nisan 1923 - 20 Temmuz 1995), Ernest Germain, Pierre Gousset, Henri Vallin gibi takma isimlerle de tanınan Belçikalı Sendikacı, İktisat kuramcısı ve marksist.
II. Dünya Savaşı sırasında, siyasi faaliyetleri nedeniyle tutuklandı ve Dora toplama kampında tutuldu. Savaş sonrası özgürlüğüne kavuşan Mandel siyasi mücadelesine devam etti. Kısa sürede Michel Pablo ile birlikte Dördüncü Enternasyonal'in önderlerinden birisi haline geldi. Dördüncü Enternasyonal'in 1946 yılında yapılan dünya kongresinde uluslararası sekreterlik üyesi seçildi.
Birçok sendikada görev aldı. Geç kapitalizmi iredeleyen kitaplar yazdı.
Ernest Mandel, ölümüne değin marksizmin esaslı savunucularından ve troçkist hareketin seçkin önderlerinden birisi olarak yaşadı.
Tam adı:
Ernest Ezra Mandel
Unvan:
Belçikalı Sendikacı, İktisat Kuramcısı ve Marksist
Sınıf mücadelesi, mücadele edenlerin ne yaptıklarının bilincinde bile olmadan binlerce, yıldır süregelmektedir. Proleter sınıf mücadelesi, değil bilimsel sosyalizmin, sosyalist bir hareketin bile ortaya çıkmasından çok önce mevcuttu.
Avrupa ve Amerikan burjuvazisini Hitler'e karşı sonsuz bir öfke duymaya iten sebep, yıllardır dünya emperyalizminin Asya, Afrika ve Amerika halklarına karşı uygulamakta olduğu canavarca katliamların Hitler tarafından Alman emperyalizminin hesabına bizzat Avrupa halklarına karşı uygulanmış olmasıdır.
Köle satın alma ve satma özgürlüğü toplumun şu iki gruba bölünmüş olmasını gerekli kılmaktadır:Köleler ve köle sahipleri. Büyük üretim araçlarını özel mülk edinme özgürlüğü işgücünü satmak zorunda kalan bir sosyal sınıfın varlığını gerekli kılmaktadır.
"Efendileri korkutan, havada uçuşan, kağıda geçen veya sözle taşınan fikirler değildir. Onları korkutan örgüttür, örgütlü mücadeledir, o fikirleri hayata geçirme girişimleridir."
Kitabın kısa bir özeti şu şekilde yapılabilir: Şu oldu, bu oldu vs vs ama Stalin de az değildi! Kitabın boyuna tekrar eden leitmotivi bu. Leitmotiv bu olunca kimi değerli yorumlar da arada kaynayabiliyor.
Mandel'in Troçkist olduğunu bildiğimden, okumaya birtakım kalkanlarla giriştim. Yine de eehh dedirtti. Temel politikanı Stalin karşıtlığı üzerine kurarsan ortaya amorf, tanımlanamaz bir şey çıkıyor. He illa tanımlayacak olursak da bir çeşit kişilik bozukluğu olarak tarifleyebiliriz. Stalin sekter davranmışsa cepheci, cepheci davrandıysa sekter yaklaşımla eleştiriliyor. Yani sonsuz bir eleştiri. Sonuç olarak bu en başta kendini değersizleştirme oluyor. Aynı zamanda, farklı bir saikle Stalin'i fazlasıyla abartmak anlamına geliyor. Uluslararası devrimin başarıları koşulların ve söz konusu işçi hareketlerinin başarıları olurken, başarısızlıklar kesinlikle Stalin'in sırtına yükleniyor. Tito ile Çin ile yaşanan sorunlar sadece Stalin'in sorunu mu? Tito'nun sosyalizm anlayışı çok mu sorunsuz? Bunun gibi birçok şey. Halbuki, bu koşullanma haricinde, çokça farklı kaynaktan beslenen, yaratıcı yorumları da içeren eleştirel bir okuma. Fakat söz konusu yumuşak karın, mevcut bu önemli niteliği bir ölçüde değersizleştiriyor.
Kitap, anlaşılır ve açık bir anlatımla başlıyor ancak ortalara doğru anlatılmak isteneni anlamakta zorlandım. Daha açık ve daha yalın anlatılabilecek konuları maalesef okuyarak geçtim. Bana çok karmaşık geldi. Ortak mülkiyetin var olduğu, herkesin yönetime katıldığı ilkel komünizmden, neolitik devrimle (tarım devrimi) artık (fazla) ürün elde edilmesi ve bunun başlangıçta toplumun bazı kesimlerinin çalışmadan, üretmeden yaşamalarına olanak tanıması, daha sonra ise bu kesimin (zamanla din çevreleri, askeri kesim, yargıçlar, memurlar) asıl üretici gücü yönetme hak ve görevlerinden dışlamaları güzel açıklanmış. Toplumsal eşitsizlikler de burada başlıyor. Başlangıç bölümlerindeki düşüncelerin tadı damağımda kaldı diyebilirim. Yazarın daha iyi açıklama ve anlatma potansiyeli olduğunu düşünüyorum ancak niyeyse bu sonraki bölümlerde gerçekleşmemiş diye düşünüyorum. Belki diğer kaynaklardan konuya iyice aşinalık kazanıldıktan sonra kitabı tekrar okumak bir fayda sağlayabilir.
Marksizme GirişErnest Mandel · Yazın Yayıncılık · 199670 okunma
öncelikle kitap "marksizm" ideolojisine giriş kitabı değil. dünya tarihi ve olaylarına marksist bakış açısı ile bakıyor. ne marksizmi hakkını vererek analiz ediyor, ne de dünya meselelerini.
ernest mandel saygın bir marksist. aynı zamanda troçkist ve antistalinist. bu görüş kitaba da yansımış. stalin'i karşı-devrimci olarak lanse etmesi üzücü bir tahlil. kendi saygınlığına da gölge düşürüyor.
kitabın girişi kötü. uzunca bir süre "bu konuları neden işliyoruz" oluyorsunuz.
belki en can alıcı konulardan biri "sürü yaşantısından yerleşik yaşama ve sınıflı kent-devletlere nasıl geçildi" konusu iyi işlenmemiş. "madem bu konuları işlemeyecektin, neden bizi taa dünyanın en başından başlattın?" diye insanın aklına geliyor.
çiftçi-zanaatkar uzmanlaşmasının, meta üretiminin ve mübadelesinin 10-12bin yıl önce başladığını söylüyor ki, burada yazım yanlışı falan olmalı. bölgedeki en eski yerleşimler Çatalhöyük, Jericho bile 10-8byö gider, ki bunlar çiftçi köyleridir, sınıf ve meta üretimi yoktur. yani bu tespiti garip olmuş. herhalde yanlış yazdılar. uzmanlaşma, mübadelenin MÖ3binde başladığını söyleyebiliriz. arada muazzam bir fark var.
kitap bir süre güzel, öğretici giderken; Stalin ve IV. Enternasyonal konularına girince propaganda başlıyor. bu bölümleri sevmedim.
kitabın sonu da sıkıcı. sonlara doğru yabancılaşma, diyalektik, tarihsel materyalizm konularına giriyor. bunları kötü işlediğini söyleyebilirim. ayrıca bu temel konuların kitabın sonunda işlenmesi de doğru değil. kopuk olmuş.
genel olarak marksizmin kötü işlendiğini söyleyebilirim.
Marksizme GirişErnest Mandel · Yazın Yayıncılık · 199670 okunma