Hayashi Fumiko, feminist edebiyat kanonuna defalarca dahil edilen Japon roman, kısa öykü ve şiir yazarıydı. En çok bilinen eserleri arasında Diary of a Vagabond, Late Chrysanthemum ve Floating Clouds bulunmaktadır.
"Burun" adlı hikâyesi o edebî derginin ilk sayısında çıktı ve o sıralarda edebî alanda Akutagava'nın önderi olan büyük romancı Natsume Soseki, bu hikâyenin değerini hemen fark etti.
"...onların birbirinden bağımsız
ve kendilerine has hallerinin kanıtı gibiydi, tıpkı
savrulan bulutlar gibi."
savrulan bulutlar, savaş sonrasındaki japonya da geçen yukiko ve tomioka'nın toksik yasak ilişkisini okuyoruz. kitabın genelinde yalnızlık, intihar isteği ve hüzünlü bir hava hakim ayrıca japon kültürüne dair pek çok konuyada yer verilmiş. bazı teknik hataları olsada akıcı bir dili vardı kitabın ama yukiko'nun kimsesiz kalma korkusuyla tomioka'ya karşı takıntı derecesinde bağlılığı, tomioka'nın ise her karşısına çıkan kadına karşı arsızlğından dolayı karakterlere pek ısınamadım
ayrıca genel anlamda karakterler güçsüz ve pes etme odaklıydı. bu yüzden kitabı sevdim mi sevmedim mi kararsızım. okuma boyunca da bu hisle gidip geldim.
Savrulan Bulutlar / Fumiko Hayashi
Fumiko Hayashi Japonya’nın önemli romancı, şair ve öykü yazarlarından biridir. Yoksulluk içinde geçen çocukluk yıllarından sonra bir edebiyat dergisinde çalışmaya başlamasıyla edebiyat dünyasına atılır. Eserlerinin çoğuna otobiyografik bir arka plan alan yazarın yaşamı büyük bir yalnızlık içinde son bulur.
Yukiko ve Tomioka görevleri sebebiyle gittikleri Çinhindi’nde tanışırlar, Tomioka evlidir, Yukiko ise kendini köksüz bir ağaç gibi hissetmektedir.
Japonya savaşı kazanacak mı diye beklerken aralarındaki ilişki de günden güne çetrefilli bir soruya dönüşmektedir~
.
Savrulan Bulutlar için umudum yüksekti (Yasunari Kawabata ile yazar Fumiko Hayashi’nin dostluğu da bir etkendi) akıcı bir aşk hikayesi bekliyordum ta ki ilk sayfaya kadar..
Ne yazık ki pek çok yazım hatası, çeviriden mi yoksa gözden geçirmesi yapılmamış olmasından mı anlayamadığım tatsızlıklar sebebiyle sevemedim Savrulan Bulutlar’ı. ‘Sorunlu’ değil de hastalıklı bir ilişkiyi okumak da keyifli değildi tabii. Sadece Japonya’nın diğer ülkelerdeki işgal süreçleri ve savaşın dönüştürücü etkilerinin arka plana sinmiş olmasını sevdim. (İşsizlik-karaborsa-yabancı askerlere duyulan ilgi ve kurtuluş planı olarak görme gibi..)