Hüseyin Şengül kitaplarını, Hüseyin Şengül sözleri ve alıntılarını, Hüseyin Şengül yazarlarını, Hüseyin Şengül yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Edebiyatta aşkın ıstırabı olan gazel, doğada dalından düşen yaprağın ölümüdür. Dökülen yapraklara gazel denilmesi bundandır.
Ve gazel dökümü eylülle başlar!
Kitabın yazarı Hüseyin ŞENGÜL'ün Kapadokya, Urfa, Harran, Mardin, Midyat, Hasankeyf, Halfeti, Antep, Kilis ve Hatay'daki gezilerinden edindiği tecrübelerini derlediği bir kitap.
Kitapta bahsi geçen yerlerin birçoğunu gezdim, oralar gözümde canlandı satırları okurken. Yazarda benim gibi insanına ve tarihine de odaklanmış, sadece ye-iç-gez yapmamış.
Genelde gezdiği yerlerde gayrimüslimlerin üzerine daha çok eğilmiş; Süryaniler, Ermeniler vs... Onların geçmişte yaşadığı sıkıntılar, sürgüne zorlanmaları, şu an ki konumları vs... Bizleri birbirimize düşürmeselerdi de kardeş kardeş yaşasaydık keşke demeden edemiyor insan. Ama hep Türkler tarafından bir olumsuzluk gelmiş gibi aksetmiş yazar o kısımlara katılmıyorum, karşılıklı yapılan yanlışlar silsilesi bu olayları körüklemiş.
Yukarıda bahsi geçen şehirlere gitme planınız varsa o şehirleri daha iyi tanımak ve anlamak için bu kitap faydalı olacaktır.
Kitapla kalın, keyifli ve feyzli okumalar...
Bütün kimliklerin insana ait bir gökkuşağı oluşturduğu açısına sahip değilsek, kesin bir körlük, sağırlık yaşıyoruz demektir. Mardin gibi kentleri gezmek ayrıca, kimlikler tayfının tarihsel seyir içindeki dalga boylarını da bir ölçüde bilmeyi gerektiriyor. Elbette bu, biraz da görmek istediklerimiz bağlı. Bir yapının mimarisi büyüleyebilir, ama yapıyı 'canlı' kılan asıl öge, o mimarinin arka planında var olan toplumsal yapının tarihsel serüvenidir. 'Kentlerin Ruhu' bu serüvenlerle şekillenir.
Doğanın milyonlarca yılda oluşturduğunu, birkaç yılda yok etmenin ne anlama geldiğini sık düşünmemiz gerek. İnsanın doğaya ihaneti ile insanın insana ihaneti arasında nasıl ortak yanlar var, hiç düşündünüz mü?
Uygarlıklar tarihinin beşiği Mezopotamya ve Anadolu... Nasıl oldu da beşiğin bugünkü evlatlarının düşün ve kültür dünyaları, bu denli kısır, sığ ve verimsiz hale geldi ya da getirildi? Beyinlerimiz 'hadım' mı edildi?
Uzun zamandır kitap okuyan biri olarak bu gibi kitap sitelerinde kitap İncelemesi yazmam kendi geçerliliğim olduğundan lakin bazı kitaplarla ilgili ister istemez bir güdüleme oluşur ve bu güdü bu kitap için depreşti. Kitabın kapak ismine aldanmayın o marksis,komünist ve sosyalist gibi kasvetli konularla boğmayıp yalın ve duru bir dille geniş bilimsel bir yelpaze ile tarafsız bir anlatış sergilemiş; ben bu eseri sindire sindire not alarak ve faydalanarak okuyup siz değerli okurların bilgisine sunmak istedim.
“...Puşkin okuyan insanın, silahsız insanlara ateş etmesi mümkün müdür? Bach dinleyen bir insanin..."39 Bu soru çok önemli; evet, mümkün mü?
Mümkün!
Nice Nazi subayları klasik müzik dinliyordu. Nice katiller çocuklarını çok seviyordu.
Puşkin okumak, Bach dinlemek, Tolstoy -özellikle Diriliş romani- ve Dostoyevski okumak, insanı yıkıcı şiddetten uzaklaştırmıyor! Elbette bu kültürel faaliyetler insana olumlu anlamda çok şey katıyor. Ama herkeste aynı sonucu vermiyor.
Neden?
"Türkiye'de, ismi Türk,soyismi Türk olan fakat aslını gizleyen yüzlerce Ermeni,Rum var". Ünlü bir tarihçi yazardan duyduğum bu cümle geldi nedense aklıma kitabın ileriki sayfalarda.Kitabı bir gezi kitabı olmasından dolayı başladım okumaya,hani gezi yaparken aldığınız notlar arasına "işte burasıda şahane bir kilise fakat bizim
Aidiyet duygusuna saygılıyım... Kimlikler yoluyla ifadenin hak ve özgürlüğünü, hukukunu savunmakla birlikte bütün bunları, insan varlığının temelinde ve onun evrenselliğinde görüyorum. İnsan olmanın mihenk taşı, vicdandır;
bütün bunları diyebilmeyi ve bu temellerde zihin dünyamızı kurabilmeyi düşlüyorum....
Böyle bir dünyayı içselleltirmek....
İnsan olmak, işte hepsi bu!!!
Kimlikleri aracılığıyla kendilerini ifade eden insanlar özgürleşmedikçe, evrensele ulaşmadıkça, geceleyin parlayan hançer gibidir. Cezbedicidir, ürkütücüdür, ihanete ve katl'e hazırdır; yiğittir, korkaktır, haindir, özverilidir, paylaşımcıdır, dışlayıcıdır.
Ve sanki yıldızlar ve ay bana bir şeyler iletiyor: "insan çok büyük ve kutsal bir varlık ama, kainat ve varoluş karşısında bir hiç" İnsan, hiçliğe aktıkça demlenir, olgunlaşır.