Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
Juan Jose Saer
Juan Jose Saer Yorumları ve İncelemeleri
Juan Jose Saer yorumları ve incelemelerini, Juan Jose Saer kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Juan Jose Saer puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
#1001kitap~~~
*YeniÇeviri1001kitapListesinden1Kitap*
Juan José Saer, 1937'de, Suriye göçmeni 1ailenin çocuğu olarak, Arjantin'in Santa Fe eyaletinin küçük 1kasabasında, Serodino'da doğdu. Hukuk ve felsefe eğitimi aldığı Universidad Nacional del Litoral'de öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1968'de Paris'e taşındı. Université de
Geçen sene bu zamanlar Juan Jose Saer’den Yara İzleri’ni okumuştum, demlendikçe daha çok beğendiğimi fark ettiğim bir kitap olmuştu. Kimsesiz’de üslup ve kurgu olarak bambaşka bir Saer çıktı karşıma. Eser, 16.yy’da ailesi olmayan bir gencin miço olarak çalıştığı gemiyle Hint Adaları’na yolculuğa çıkması ve buradaki yerli halkla karşılaşmalarıyla gelişen olayları anlatıyor. Anlatıcımız aslında tüm bunlar olduktan yıllar sonra, hayatının ilerleyen zamanlarında geriye dönüp aktarıyor yaşananları. Hayatının uzunca bir bölümünü bu yerli halkın arasında yaşayarak geçiren bir gencin gözünden ‘medeniyet’ kavramını irdeliyoruz kitap boyunca. Farklı bir kültürün hayata bakışını, geleneklerini çözmeye çalışan karakterle beraber çok güzel cümlelerle bambaşka yaşamlara götürüyor okuru Saer ve ‘öteki’ gözüyle baktığımız topluluklarla ilişkilerimizi masaya yatırıyor. Konu itibarıyla üzerine hiç yazılmamış, düşünülmemiş mevzular değil bunlar belki ama Saer’in konuya yaklaşımı, şiirsel anlatımı ve temel meselesinin yanında birçok farklı konuya çok yerinde ve dozunda temas edip derinlikli tespitlerini paylaşması eseri bambaşka bir yere taşımış. İnce bir kitap olmasına rağmen tek oturuşta okumayı tercih edeceğiniz bir kitap değil; yazarın hakikaten şiir gibi, tekrar dönüp okumak isteyeceğiniz kadar güzel cümleleri, aynı zamanda üzerine durup düşünülecek tespitleriyle ilgi isteyen kitaplardan Kimsesiz. Postkolonyal edebiyata ilgi duyanlara tavsiye ederim. Ölmeden önce okunması gereken 1001 kitap listesinde yer alıyor.
Arjantinli yazar Juan Jose Saer’in 1969’da yayımlanan, dilimize ilk defa Gökhan Aksay tarafından çevrilen kitabı Yara İzleri, dört farklı anlatıcıyla ilerleyen ve sürükleyici diyebileceğimiz bir roman. 1 Mayıs’ta eşini öldüren bir işçi ve bu cinayetle bir şekilde yolu kesişen üç kişinin perspektiflerinden olayı ve daha çok olay sonrası gelişenleri
Bir gazeteci, eski bir avukat ve bir hakimin gözünden karısını öldüren bir işçinin o noktaya gelişini görüyoruz kitapta.
Son zamanlarda okuduğum en tavsiye etmeyeceğim kitaptır lakin kendisi. Gereksiz ayrıntılar, niye verildiği belirsiz bilgilerle dolu bir kitap.
Yine sevdiğim topraklara gidiyoruz.Gezdiğimiz topraklar Latin Amerika ve bu topraklarda gezerken aynı anda yarası olan dört kişinin yaşadığı olayların sonrasında gelişimlerini okuyoruz.
Satırlar boyunca yazarın okuyucunun merak duygusunu diri tutması ve anlatımdaki duruluk ve sürükleyici olması hikayeyi daha bir heyecanlı kılmasının etken olduğunu düşünüyorum.
Herkesin küçük ya da büyük yaralarının olduğu gibi hikaye de geçen kariyer sahibi karakterlerin yaralarını okurken etkilenmemek mümkün değil.
Öyle ki bu karakterlerle hiç karşılaşmadığımızı düşünürsek insan daha da merak ediyor.
Sonrasında kesişen yolların olması hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını,hayatımıza giren her insanın tevekkül olduğunu ve bu insanlarla yaşamak zorunda olduğumuzu da hatırlamak hikayenin özü olsa gerek.
Dünya bir tiyatro sahnesiyse biz de oyuncularıyız.Sahnede oyununu oynayan oyuncuların rolleri ömrümüzün sonuna kadar değişmek zorunda.
Yoksa hayat nasıl çekilir ki.
Sevgiler.
KİMSESİZ-JUAN JOSE SAER,152 sayfa
Yazarla ilk kez tanıştım,ilk yarıya kadar gayet güzel giden kitap yarıdan sonra beni biraz sıkmaya başladı.Aklımda kalan sorular var ve kitapta buna bir açıklık getirilmemiş.Kitabın dili akıcı ama bölüm araları olmadığı için dikkat dağınıklığı olmaması açısından ara vermeden okunması gerekiyor,ben öyle
Arjantin’in Santa Fe kentinde Suriye göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1937 yılında dünyaya gelen Saar Hukuk ve felsefe eğitimi aldı. Universidad Nacional del Litoral ve Universite de Rennes’de öğretim görevlisi olarak dersler verdi. 2005 yılında hayata gözlerini yuman yazarın eserleri halen ilgiyle okunmakta.
Dilimize Jaguar Kitap yayınevinin katkılarıyla çevrilen Kimsesiz 16.yüzyılda bir ticaret gemisiyle Hint adalarına açılıp bilinmedik bir yere ulaşan ve sonucunda büyük bir trajediye maruz alan gemi ve mürettebatını anlatıyor. Şehirde kimsesiz bir halde hayattan herhangi bir beklentisi olmadan yaşayan anlatıcımız olayın üzerinden 60 yıl geçtikten sonra bir anı şeklinde kaleme alıyor ve tanıklıklarını bize aktarıyor.
Bir yerli kabilesinin adasına Demir atan geminin tüm mürettebatı öldürülmüş gemiden geriye bir tek o kalmıştır. Yerliler ile 10 sene gibi bir zaman dilimi geçiren anlatıcının gözlemlerini modern dünya ile vahşi yaşam dediğimiz düzenin irdelenmesini keyifle okuyoruz.
Yazarın anlatıcı ile kurduğu bağ yaşadığı dünya ile 500 sene öncesini kıyaslaması bunu tartışmaya açması okunmaya değer bir süreç ortaya çıkarıyor.
Bazen öyle insanların düşünmekten başka bir şey elinden gelmez,
böyle zamanlarada ise insan ahlaki bir sorgulama içerisinde bulur kendisini.
Hele ki bu ahlaki bir sorgulama kimselerin ayak basmadığı ve tanınmayan insanlar arasında olunca
bu düşünme ve sorgulama daha da derinleşiyor.
Yerliler arasına düşen kahramanımız kendisini bir anda olayları merkezinde bulur.
yerlilerin yaşam tarzı hayatını sürdürebilme çabalarını adeta bir belgesel izler gibi
takip edebilirsiniz kitap boyunca.
Vahşi dünya ile modern dünyanın bir nevi karşılaştırılmasına okurken satırlar arasında
sıkça rastlayabilirsiniz. ve aynı zamanda
vahşi dünya ve uygar dünyayı karşılaştırırken insanı ters köşeye yatırmalarına da şahir olacaksınız.
Hint adalarına daoğru yol alırken bilinmeyen bir yere ulaşıp kendilerini cesetlerin arasında bulan
kahramanlarımızın oklara hedef olmasıyla başlayan macerayı sevebilirsiniz.
Kitabın tek sıkınıtısı bölümlere ayrılmamış olmaması. 1. başlayıp 150 ye kadar aralıksız devam etmesi metinin.
Merhaba ispanyol yazar juan jose Saer'in kimsesiz isimli kitabına nisan ayında başlamıştım mayıs ayında bitirdim.Kitaptan çok etkilendiğimi ve keyifle okuduğumu söyleyebilirim.
16.yüzyılda Hint Adaları'na doğru sefere çıkan bir ispanyol gemisi, içerisinde mürettebat ve bir de miço vardır.Bizler de bu gemi yolculuğunda geçenleri ve gittikleri yerde başlarına gelen olayları okuyoruz.Gemi farklı bir yere ulaşınca işler değişiyor.Burada yerlilerde var ve gemideki tüm mürettebatı rehin almaktalar.Yerliler yalnızca bir kişiyi bırakarak ,yani miçoyu onlarla birlikte yaşamasına ve onları gözlemlemesine izin veriyor.Ve yıllar sonra da bu olaylar yazarın gözünden bizlere aktarılıyor.
Kitapta henüz yerleşik hayata geçmemiş insanlarla,yerleşik hayata geçmiş insanların karşılaştırılmasını,medeni toplumla henüz medeni olmayan toplumun nasıl olduğunu öğreniyoruz..Bir taraftanda zamanla insanların nasıl değişime uğradıklarını ,nasıl duyguları ve davranışları olduğunu okuyoruz.Kısaca yeni şeyler öğrendikçe insan değişime uğrar.Bu değişim iyi ya da kötü olabilir.Derin anlamlar barındıran, süslü bir anlatıma sahip bir kitap kimsesiz.Ben çok severek okudum herkese tavsiye ederim.
#okudumokuyun
#yaraizleri // Yine uzun zamandır okumayı ertelediğimiz bir kitapla haftayı bitirdik. Jaguar yayınevinin kitaplarını severim. Bunların başında ‘yaşamak’ ve ‘kanını satam adam’ gelir elbette. Yara izleride bu kitaplara yakın olur diye düşünmüştüm, belkide adından dolayı. Ama öyle olmadı. Açıkçası kitabın ne anlattığıyla ilgili hala bir fikrimiz yok. Anladığım kadarını anlatayım.
Kitap dört karakterin hayatına odaklanıyor. Gazeteci Angel, avukat Sergio, hakim Ernesto ve karısını öldüren işçi Fiore. Bu insanların günlük yaşam döngülerini, aileleriyle, çevreleriyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini okuyoruz. Bu ilişkiler bütününde karakterlerin başına gelenlere, anlık yaşadıkları durumlara bazen kızıyor, bazen de hayret ediyoruz. Çünkü her birinin kendilerine has huyları ve takıntıları var.
Fazlasıyla ağdalı bir anlatım mevcut. Çok fazla gereksiz detay işlenmiş. Mesela yazar, kumar bağımlısı bir karakterin oynadığı oyunu, oyun terimlerini bastıra bastıra abartısız yedi sekiz sayfa anlatmış. Ya da hakim olan karakterin evinden arabayla çıkıp turlayıp tekrar evine dönmesini on sayfa işlemiş. Ortada bir kurgu yok zaten de bu ağdalı anlatımında hiçbir mantığı ve manası yok.