Jung Myung Lee, 1965 yılında Güney Kore’de doğdu. Kyungpook Ulusal Üniversitesi’nde Kore edebiyatı okuduktan sonra birkaç yıl dergi ve gazetelerde muhabir olarak çalıştı. Popüler bir tarihi kurgu yazarı olan Lee Jung-Myung’un kitapları milyonlarca sattı. Bazı kitapları televizyon dizilerine uyarlandı. Koreli şair ve muhalif Yun Dong-ju’nun yaşamöyküsünden ilham alarak yazdığı Soruşturma adlı romanı The Independent gazetesinin Yabancı Kurgu Ödülü’ne aday gösterildi.
Türlerine ve konularına göre kitapları düzenleyip en çok okunan kitapları tezgahın ön tarafına koyuyorlar.
Bilinmeyen kitaplara neden bir şans vermiyorlar?
Bu başlık altında çoğunluğu Koreceden olmak üzere -bir kısmı İngilizce- Türkçeye çevirisi yapılan edebiyat alanındaki kitapları ekleyeceğim. Benim gibi Kore Edebiyatı sevenlerin faydalanmasını umuyorum. :)
1.
"Henüz doğmamış olan pek çok insan vardır" der Jung ve sık rastladığımız bu kimseleri şöyle anlatır: "Hepsi buradaymış gibi görünür, etrafta dolaşırlar fakat gerçekte henüz doğmamışlardır, dünyaya şartlı tahliye ile gelmişlerdir, bir bağ kuramamışlardır, havada asılı dururlar."
“Sihir, mucize diye bir şey var mıdır?” diye sorarsanız, size şöyle cevap veririm:
Mucizeyi yaşadım, sihre de şahit oldum.
Yine “Bu nasıl mümkün olabilir?” diye sorarsanız, size yine şöyle cevap veririm:
Nefes alıp veriyor olmamız mucizedir.
Birbirimizi sevmemiz bir sihirdir.
‘Vücudum zamanı içine alan küçük bir kâse. Zaman, bir ağaç yaprağı gibi içime düşüp birikiyor. İçimde çürüyen zamanın kokusunu alabiliyorum. Hafızamda biriken zaman her zaman bugündür. Çünkü geçmiş, geçip giden bugün ve gelecek, henüz gelmemiş olan bugündür.’
.
Gilmo sayıları çok seviyor. Baktığı her yerde sayıları görüp; güzelliği dahi sayılarla tanımlanıyor.
Örneğin Yonge çok güzel; çünkü Yonge’nin yüzü altın orana sahip.
Sevdiğimiz şeylerden sınanıp-yara almamız olasılığını hesaplasaydı başına gelecekleri önceden tahmin eder miydi Gilmo bilmiyoruz ancak Kuzey Kore’den yeraltı dünyasının dehlizlerine ulaşmasıyla yaşadıklarının az buz olmadığına eminiz.
.
Cennetten Kaçan Çocuk için diyebileceğim ilk şeyin çok akıcı olduğu hatta okuyamama dönemindeyseniz size ilaç gibi geleceği. Sevip sevmeme konusunda ise karışığım. Tesadüflerin-mucizelerin dünyasına yabancıyım, sanırım tam da bu yüzden kitapta geçen bazı olayları içselleştiremedim, ‘hmm evet tam da bu!’ diyemedim. Peki Jung Myung Lee ile tanıştığım için mutlu muyum ve başka bir eseri çevrilse okur muyum? Cevabım: kesinlikle evet.
.
Göksel Türközü çevirisi; Geray Gençer kapak tasarımıyla ~
️Dünyada sihir ve mucize gerçekten var mı?
Bu sorunun cevabı göreceli.
Kimine göre “safsata” kimi için ispatlı delilli…
Bana sorarsanız, tereddütsüz “Elbette!” derim.
Gilmo’nun dediği gibi: “Ben mucizeyi bizzat yaşadım ve sihri gördüm.”
Çünkü gözümüzün gördüğü ve gör(e)mediği her şey birer mucizedir.
️Sihir mi?
Ona vereceğim ilk cevap,
"O kadın, dünyanın bir noktasından beni terk etti ama biz görünmeyen ve uzun bir iple bağlıyız. Örümcekağı gibi ince ve parıldayan ama kopmayan bir ip. Ben o ipin peşinden yolculuğa başladım. Karanlığı yararak, dökülen yıldızlara bakarak."
Ben bu kitabın içerisine hapsoldum çıkamıyorum. Uzakdoğu edebiyatını seven biri olarak kitaba