Yine de, ne Ksenophanes, ne Parmenides, ne Empedokles, ne de başka bir teolog... <hiçbiri> şiir tarafından tanrısal esine tabi olacak şekilde cezbedilmemiştir. Daha ziyade, doğa incelemesini coşkuyla kucakladıkları için, yaşamlarını dindarlığa ve tanrıları onurlandırmaya adadıkları için, iyi adamlar oldular, ama tanrı vergisi yetenekleri olan birer şair olamadılar. Nitekim geride başkalarına da örnek olabilecek gerçek şiirler bırakabilmeleri için, yukarıdan ölçü, âhenk ve ritim konusunda ilham almaları, tanrıların lütfuna ermeleri gerekirdi.
D17. (B24) Sextos Empeirikos, Bilginlere Karşı, 9.144
Hep (ya da bir bütün olarak) görür, hep akleder, hep işitir.
D18. (B25) Simplikios, Fizik Şerhi, 23.20
Hiç zahmetsiz sarsar aklının iradesiyle her şeyi.
D19. (B26) Simplikios, Fizik Şerhi, 23.11-12 Daima aynı yerde kalır hiç hareket etmeden, oradan oraya dolanmak uymaz ona.
D20. (<A1)
P19. (A16) Plutarkhos, Utanma, 5 530E-F Alay edildiğinde utanma, çekinme; Hermioneli Lasos kendisine onunla zar atmadığı için korkak dediğinde Ksenophanes'in yaptığı gibi <yap> ve aşağı/bayağı şeyler yapmada ödlek ve korkak olduğunu kabul et.
P20. (A17) Plutarkhos, Ortak Mefhumlar, 46 1084E Ksenophanes, kendisine sıcak suda yaşayan yılan balıkları gördüğünü söyleyen birine, "öyleyse onlan soğuk suda haşlayalım" demiş.
P21. (<A1) Diogenes Laertios, 9.19
<Ksenophanes> pek çok şeyin akıldan aşağı olduğunu ve tiranlarla olabildiğince az ya da olabildiğince hoş karşılaşmak <gerektiğini> söyledi.
P22. (<A1) Diogenes Laertios, 9.20 Empedokles ona bilgenin bulunamaz olduğunu söyleyince, "makul" dedi, "ne de olsa bilgeyi tanımak için bilge olmak gerek."