“Jedo, aslında özgür olmadığımızı söylerdi. Şarkılarımızı söyleyip dans edemiyorsak ve kendi dualarımızı okuyamıyorsak, gerçekten özgür sayılır mıydık?”
Yirmi dakikada okuyabileceginiz bir kitap. Hollandalı yazar tesadüfen, Suriyeli Nizar Ali Badr'a ait resimleri internette görür ve bunun üzerine mültecileri anlatan, resimli bir çocuk kitabı yazmayı hayal eder. Tabi tek sorun çakıl taşlarından imgeler yapan Nizar Ali Badr'a ulasmaya çalışır. Nizar'a ulaşması başlı başına bir roman okunusu olur. Zorda olsa Facebook üzerinden ulaşır ve kitabı birlikte yazarlar: Nizar Ali Badr resimleri, Margriet Ruurs ise hikayeyi yazar.
Kısa ve duygu yüklü anlar yaşayacağınız bu yirmi dakikalık dramı muhakkak okumanızı tavsiye ederim.
Bu kitapla birlikte sizlerle Suriyeli ressam Nizar Ali Badr’ı tanıştırmak istiyorum.
35 yıldır sahillerden topladığı taşlarla sanat eserleri oluşturuyor o. Hatta fotoğraf makinası olmadığı İçin bir hikaye yarattıktan sonra biraz bakıp, onları bozup yeni bir hikaye yarattığını söylüyor kendisi.
Savaşın sesi ve görüntüsünü taşlarda canlandırıyor adeta. Kendisi ise yaşadığı kaygıyı ve onu uykusuz bırakan diğer tüm duygularını taşlarla dışa yansıttığını söylüyor. Ben bu kitap sayesinde onunla tanıştım ve bu dokunaklı işlerini görünce iyi ki dedim.
Yazar Margriet Ruurs, Nizar Ali Badr ile iletişime geçerek kitabında onun eserlerini kullanmak istediğini anlatıyor ve böylece Taştan Adımlar kitabı ortaya çıkıyor. Kitapta savaş yüzünden göç etmek zorunda kalan bir ailenin yolculuğu anlatılıyor, hem de küçük çocukları Rama’nın gözünden.
Onun bazı şeyleri anlamlandıramayışı, korkusu, geride bıraktıklarına bakışı, küçük mutluluklarıyla birlikte bu göç yolculuğunu ve savaşın bir ailede bıraktığı etkileri görüyoruz.
“Kim evini, doğup büyüdüğü yerleri bırakıp gitmek ister ki? Ama savaş kapınıza dayandıysa, bazen başka yol kalmaz.”
7 yaş üzeri için uygun olan bu kitabı ailecek okuyabilirsiniz
Çocuklara hakları anlatırken, hakların varlığını ve ne kadar önemli olduğunu anlamaları için bazen yokluğunu göstermek gerekiyor. Dünyada bu gerçekler varken habersizce yaşamalarını bekleyemeyiz. Zaten önlerine çıkıveriyor herşey. Şehirlerde bir arabalarının camını silmeye çalışan çocuklar, kağıt toplayan gençler, sınıflarına aniden gelen farklı konuşması olan çocuklar... Ve çocuğunu korumak adına anlatmamayı tercih eden yetişkinler... Çoğu zaman da nasıl anlatacağını bilememek, bu durumları açıklayamamak durduruyor büyükleri. Bence çocuklar hazırlıksız yakalanmasa daha güzel olur.
Kitapta ailenin göç edişi bir çocuğun gözünden anlatılıyor. Resimler yerine taşlar dizilerek görseller oluşturulmuş. Çocuklara bu konuyu anlatırken yumuşak bir geçiş sağlanmış. Savaş görüntüleri işe dehşete sokmak yerine, masalsı bir anlatımla farkındalık sağlanmış.