Ben fanatik bir özgürlük sevdalısıyım. Özgürlüğü, insan zekasının, onurunun ve mutluluğunun içinde filizlenebileceği biricik ortam olarak değerlendiriyorum. Özgürlük derken, devlet tarafından bağışlanan, ölçülüp biçilen, düzenlenen özgürlüğü kastetmiyorum; zira böyle bir özgürlük, halkın büyük bir kesiminin köleliğine dayanarak küçük bir azınlığın ayrıcalıklarını temsil eden ebedi bir yalandan başka bir şey değildir.
☆☆☆
"En başta, ilâhiyatın ilâhî zorbalığına, Tanrı'nın hayaline başkaldırmak gerekir. Gökyüzünde bir efendimiz bulunduğu sürece yeryüzünde kölelikten kurtulamayız."
İşte bunu, 1793 Devrimi’nin büyük kahramanları olan Danton, Robespierre, Saint-Just hiç anlamadılar. Onlar yalnızca siyasal özgürlük ve eşitlik istiyorlardı, tutumsal ve toplumsal değil. İşte bu yüzdendir ki, onların kurduğu eşitlik ve özgürlük, halk üstüne kentsoylular yönetiminin yeni temellerini getirip oturttu.
Genç kuşakları özellikle kadınların ahlâkını bozan Kilise değil mi? Dogmaları, aptallıkları, kuruntularıyla mantıksal düşünceyi ve bilimi öldürmeye yeltenen o değil mi?.... Yaşayanı ceset haline getiren, özgürlüğü yitiren, yığınları köleleştiren o değil mi?...