Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ömer Faruk Korkmaz

Ömer Faruk KorkmazTefekkürden Teyakkuza yazarı
Yazar
Çevirmen
9.6/10
129 Kişi
570
Okunma
188
Beğeni
6,7bin
Görüntülenme

En Eski Ömer Faruk Korkmaz Sözleri ve Alıntıları

En Eski Ömer Faruk Korkmaz sözleri ve alıntılarını, en eski Ömer Faruk Korkmaz kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Lakin şunu bilmek gerekir ki peygamberi ve peygamberliği inkâr edenler her zaman ve her yerde mevcut olmuştur. Zira mükellefiyetten kurtulmanın en kestirme yolu kuşkusuz nübüvveti ve işlevini inkâr etmektir.
İslâmiyet ile bilim arasında bir çatışma olduğunu düşünenler, din ve bilim kavramlarını zihin dünyalarında ne şekilde konumlandırdıklarına bakmalıdırlar. Bilim demek, sınırsızca her iddiayı ortaya atabilmek demek değildir.
Reklam
28 Şubat sürecini yaşayan Türkiye, sornaki dönemde, batıda zuhur eden ve neticeleri bütün dünya açısından son derece ağır olan Protestanlığa paralel, post-modern bir sürece girdi. Teknolojik gelişmeler, bu anlayışı daha da besledi. İnsanların ebedî hayatını derinden etkileyecek, dindarlığın arttığı sanılırken, aslında dinin içinin hızla boşaltıldığı çok daha tehlikeli bir dönem başladı.
"Anlamayı/akletmeyi engelleyen şey Hakk'a boyun eğmeyi engelleyen kibir, tartışmaya sevk eden üstün gelme arzusu, doğruyu teslim ve kabule engel olan hataya nispet edilme kaygısıdır." Haris el-Muhâsibî
Hz.Mevlana
"Akıllar arasında yerden göğe kadar fark vardır; akıl vardır, güneş gibi, akıl vardır zühre yıldızından aşağıdır, akıl vardır sarhoş mum gibi, akıl vardır ateş kıvılcımı gibi. Bunlar güneş gibi olan aklın adını kötüye çıkarmışlardır."
Ayrıca dinlerin birçok olmasının sebeplerinden biri de coğrafya ve kültür farklılıklarıdır.
Sayfa 10
Reklam
İnsanlığın başlangıcından itibaren şeytan kılıklı insanlar ile peygamberler arasında her daim bir mücadele süregelmiştir. "Onlara hiçbir peygamber gelmedi ki onunla alay etmiş olmasınlar" âyeti buna güzel bir delildir. Hicr,11
Sayfa 12
Lakin şunu bilmek gerekir ki peygamberi ve peygamberliği inkâr edenler her zaman ve her yerde mevcut olmuştur.
Sayfa 15
Hâlbuki yüce olarak gördükleri o yaratıcının kendilerini başı boş yarattığını iddia etmenin onun yüceliğine yakışıp yakışmayacağı yönünde birazcık akıl yürütmüş olsalardı bu kadar zahmete gerek kalmadığını anlamış olacaklardı.
Sayfa 21
'Akıl doğal olanı keşfeder, doğaüstü olanı alır.' 'Doğaüstü olarak kabul edilip alınanın bizler tarafından kabulünün ön şartı, bizde var olan doğaya ve akla uygunluk testini de geçiyor olmasıdır. Aksi takdirde reddedilmelidir. Böylece akıl en üst yargıç konumuna çıkarılmalıdır.'
Sayfa 37
Reklam
"Şân-ı şöhret için aman özenme, enzâr-ı nâs (insanların bakışları) için sakın bezenme." Çünkü bir insanın etrafındaki alkışlara kulak vermesi ve amiyane tabirle tribüne oynaması, yaptığı çalışmaların hedefini saptırması açısından çok tehlikelidir.
Zira akıllar değişkendir ve bu amacın neliği hususunda bir çok ihtimal vardır. Birine iğrenç gelen şey diğerine göre zevkli olabilmekte, birine göre mantıklı olan şey diğerine göre son derece mantıksız olabilmektedir. Denilebilir ki, bu kadar değişkenlikler ve ihtimaller içerisinde doğruyu bulmak muhaldir. Teorik olarak doğru kararı almak mümkünse de doğruya isabet ettiğine nasıl kani olacak? Doğruya ulaştığını ona kim haber verecek? Haber verildiğini varsayarsak dahi isabet edildiğine ve tasdik edildiğine kim inanacak? Ve bunu insanoğluna kim, nasıl inandıracak? Velhasıl, bu durumda insanlar yaratıcı tarafından bir haber gelmediği müddetçe her daim bilinmezlik içerisinde olacaklardır. Peki bu amacın neliği hususunda bile sorunu çözemediğimiz halde nasıllığı hakkında ne şekil bir yol izlememiz beklenir? “Yüce yaratıcının buyruğu var ama biz bilmiyoruz ve bize bildirmedi de” mi diyeceğiz? Buyruğunu yarattıklarına ulaştıramayan bir yaratıcı mı kabul edeceğiz? İşte bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda Allah Teala tarafından insanlara niçin yaratıldıklarını telkin edecek bir habercinin varlığı kaçınılmaz olacaktır. Yüce yaratıcının emirlerini ve yasaklarını onlara ulaştıracak ve onlara yol gösterecek bir elçi. Dünya ve ahiret işlerini düzenleyecek bir önder. Bu vazifeyle mükellef kılındığı Allah tarafından ispat edilen bir müjdeci.
İmam es-Suyûtî de: “Bir kimse, kavli olsun, fi’li olsun usuldeki malum şartlara göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in hadisi sayılabilecek bir şeyi inkar ederse kafir olur; İslam dairesinden çıkar, Yahudi ve Hristiyanlarla yahut Allah’ın (celle celaluhu) dilediği başka kafir fırkalarla haşrolunur” diyor. Şimdi adam, usuli şartlara göre es-sahhu’s-sıhah sayılabilecek hadisi delil olarak kabul etmiyor ve bana Kur’an’dan delil getir diyor. Çok tehlikeli bir tutum. (Celaleddin es-Suyûtî, Miftâhu’l-Cenne fi’l-İhticâci bi’s-Sünne, s.14)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.