Kamburuma Üç Sebep… Çok kıymet verdiğim bir iş arkadaşımın vesile olmasıyla okuduğum kitap. Elime ilk aldığımda, yazarını daha önce duymadığım, bu minicik, 96 sayfalık öykü kitabında ne bulabilirim ki diye geçirdim aklımdan. Kapağına baktım önce; minimalist, kitabın ruhunu yansıtan kapakları seven biri olarak, kapağı çok beğendiğim ve ön yargılı olduğum için kendi kendime kızdım. Öncelikle, sekiz öykünün yer aldığı kitap akıcı ve yalın bir dile, anlatıma sahip. Okudukça ön yargılarım azaldı, yerini çeşitli duygulara bıraktı. Satır aralarında yer yer kendimi buldum. Bazı kelimeler, cümleler zihnime kazındı. Her hikâyede karakterler ete kemiğe büründü, yanımda belirdi. Birlikte okuduk öyküleri. Yer yer gözlerim doldu, yer yer öfkelendim yumruklarımı sıktım. Okuyan herkesin bir şekilde kendinden parçalar bulacağına eminim. Her hikaye ayrı güzeldi ancak Gökte Uçan Hüma Kuşu’nu daha çok sevdim. Kitabı bitirmeden yazarına bakmam genelde, bu sefer bir istisna yapıp biraz araştırdım. Genç yazarımızın, iki kitabı daha varmış. Onları da okuma listeme ekledim. En sevdiğim alıntı ile incelememi noktalamak istiyorum: “Kamburluğumu hatırladığımdan beri yabancı gözler var sırtımda. Gözün ağırlığı hiçbir ağırlığa benzemez.”