Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Robert Stam

Robert StamSinema Teorisine Giriş yazarı
Yazar
8.7/10
3 Kişi
9
Okunma
1
Beğeni
985
Görüntülenme

Robert Stam Sözleri ve Alıntıları

Robert Stam sözleri ve alıntılarını, Robert Stam kitap alıntılarını, Robert Stam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Brakhage, 1963 tarihli bir makalede, sanatçıyı auteur olmaktan ziyade öngörülü biri, "sonsuz bir hareket çeşitliliği ve sayısız renk tonu ile parıldayan" kelimesiz bir dünyanın yaratıcısı olarak yansıtır. Brakhage için sinema yönetmenin kabul görmeyen teknikleri -sürekspoze, doğaçlama kullanılan doğal filtreler, lense tükürme perspektifı aşan bir dünya vizyonunu tahrik etmek için uygulayabildiği bir algı macerasıdır.
Sayfa 97 - Brakhage'nın sanatçı ve auteur üzerine yorumu:Kitabı okudu
Godard, bir anlamda melodramatik olarak, "biz her daim yalnızız" der; "ister stüdyoda olsun ister boş bir sayfanın önünde"
Sayfa 98 - Godard'ın Fransız Yeni Dalga üzerine bir bakış açısıKitabı okudu
Reklam
Ekrandaki görüntülerin zaman içinde düzenlenmesi kesinlikle rüyanın ya da düşüncenin tasarlayabileceği düzenlemeye benzer. Ne zamansal sıralama ne de sürenin göreli değerleri gerçektir. Tiyatroya zıt olarak sinema, rüya gibi bazı jestleri seçer, onları ayırır ya da genişletir, diğerlerini eler, birkaç saniye içinde saatlerce, yüzyıllarca, kilometrelerce seyahat eder, hızlanır, yavaşlar, durur, geriye gider.
Sayfa 70 - Jacques Brunius:Kitabı okudu
1920'lerde Hindistan'da İngiltere'den daha fazla film yapılıyordu, Filipinler gibi ülkelerde ise 1930'larda yılda 50'nin üstünde film çekiliyordu. Geniş bir çerçevede düşünüldüğünde aslında tüm dünyada imgesel filmlerinin çoğunu üretmiş olan ve bugün Üçüncü Dünya sineması dediğimiz şey, Birinci Dünya sinemasının marjinal bir uzantısı olmaktan çok uzaktır. TV için yapılan filmler hariç tutulursa, yılda 700 ile 1.000 imgesel film üretilen Hindistan dünyadaki imgesel filmlerin en önde gelen yapımcısıdır. Bir arada düşünüldüğünde Asya ülkeleri dünyada bir yılda üretilen filmlerin yarısını üretir. Burma, Pakistan, Güney Kore, Tayland, Filipinler, Endonezya ve hatta Bangladeş'te yılda 50'den fazla imgesel film çekilir. Egemen konumuna rağmen Hollywood ise dünya çapında yıllık imgesel film üretiminin yalnızca çok küçük bir kısmına katkıda bulunmuştur. "Standart" sinema tarihleri ve standart sinema teorisi ne yazık ki bu sinemasal bolluğun etkileri ile çok az ilgilenir. Hollywood merkezli formülasyon, Hollywood'dan daha fazla film üreten ve Hollywood'un devamlılık kodları ile melez estetik anlayışı ve yapım değerleri ile Hindu mitolojisinin hayalperestlik karşıtı değerlerini Hollywood'un salt taklidi ile bileştiren Hindistan'ın dev film endüstrisini küçültür. Sinema araştırmalarının Hollywood'a eleştirel yaklaşan kolu bile Hollywood'u bir olarak merkeze oturtup diğer bütün tarzları onun birer aksanı olarak değerlendirir. Bu çerçevede, avantgard sinema da Hollywood'un muallak bir alter egosu, bir egemen sinemayı reddiye festivali haline gelir.
Hem Platonun mağarasında hem de sinemada esirlerin/ izleyicilerin arkasından yansıtılan yapay bir ışık vardır. Platonun mağarasında ışık insanların ve hayvanların suretleriyle oynar, yanıltılan esirlerin ontolojik gerçeklikle onların uydurma simülasyonlarını ayırt edememelerinden oluşur. Sinemaya düşman çağdaş teorisyenler çoğunlukla, bilinçli olarak ya da olmayarak Platonun aşağı seviyedeki tutkuları teşvik eden ve yanılsamayı besleyen kurgusal sanatları reddetmesi fikrini tekrarlarlar.
1910'lar ve 1920'ler "tarihi avangardlar" dönemi idi. Bu dönemde sanatlarda deneysellik zirve yaptı: Fransa'da-Empresyonizm, Sovyetler Birliği'nde Yapısalcılık, Almanya'da Ekspresyonizm, İtalya'da Fütürizm, İspanya ve Fransa'da Gerçeküstücülük, Meksika'da Muralizm ve Brezilya'da Modernizmo. Perry Anderson'a göre modernizm üç koordinatı olan bir kültürel güç alanı olarak ortaya çıkmıştır: "(1) rejimlerin hala eski aristokrasi ile bağlantılı olan resmi sanatları; (2) ikinci endüstri devriminin yeni teknolojilerinin etkileri ve (3) sosyal devrim umudu" (Anderson, 1984). Bu akımların sinema teorisi sadece manifestolar ve Close-Up ve Experimental Cinema gibi dergilerde zaman zaman yayınlanan makaleler aracılığı ile değil aynı zamanda LA.ge d'Or (1930) ve Zero de Conduite (1933) gibi daha sonraki sinema manifestolarında da ifade edildi.
Reklam
Bakhtin, Rabelais and His World adlı kitabında Yunan Dionysus festivalleri ve Roma'daki Saturnalia'dan, ortaçağın grotesk "karnavalvari"liğine, oradan Shakespeare ve Cervantese ve son olarak da Jarry ve Gerçeküstücülük'e kadar bir tarihi kapsayan "karnavalvari" olma durumundan hegemonya karşıtı bir gelenek olarak bahseder. Bakhtin'in teorize ettiği biçimiyle karnaval, biçimsel uyumu reddeden anti-klasik bir estetiği ve asimetrik olandan yana duran bütünselliği, heterojenliği, zıtlıkların biraradalığını, farklı türlerin evliliğini kucaklar. Karnavalın "grotesk gerçekçiliği" "kaba'' olanın güçlü ve örtük güzelliğinin groteskliğini açığa vurma cesareti gösteren yeni bir tür popüler, sarsıcı, isyankar güzelliği yerleştirmek adına geleneksel estetiği alaşağı eder. Karnavalda, tüm hiyerarşik ayrımlar, tüm bariyerler, tüm kurallar ve yasaklamalar, niteliksel olarak faklı ve "özgür ve tanıdık temas" temelinde bir iletişim kurulana kadar geçici olarak askıya alınmıştır. Karnavalın kozmik neşesinde ve kahkahasında derin felsefi anlamlar vardır; ciddiyet ve gözyaşından daha az derinlikli olmayan ve deneyime dayalı özel bir yaklaşım oluşturur.
Romantizme dayalı, teatral filmleri ve benzeri eski filmleri cüzamlı ilan ediyoruz. Onlardan uzak durun! Gözünüzü onlardan sakının Onlar ölümcül tehlike taşır! Bulaşıcıdır! (Vertov, 1984, s. 7) Okur / izleyicileri "romantizmin tatlı kucağından / psikolojik romanın zehrinden / cinsel içerikli tiyatronun pençelerinden kaçmaya" çağıran Vertov, bunun yerine "dünyanın sine-göz ile duyumsal keşfine" davet eder.
Sürrealistler için sinemanın geleneksel olarak bastırılan şeyi özgürleştirme, bilineni ve bilinmeyeni, dünyasal olanla ruhani olanı, gündelik olanla olağanüstü olanı katıştırma konusunda aşkın bir kapasitesi vardır. Luis Bunuel ve Robert Desnos hem Hollywood'un hikaye anlatan sinemasına hem de L'Herbier ve Epstein gibi empresyonist avangard yönetmenlere karşı pozisyon almışlardır.
Benjamin'in makalesine verilen, mektuplaşarak yürütülen bir dizi cevapta, Frankfurt Okulu'nun eleştirel teorisyeni Theodor Adorno, tekniği fetişleştirirken gerçekte bu tekniğin yabancılaştırıcı sosyal işlevlerini görmezden gelen teknolojik ütopyacılık yaptığı için Benjamin'e saldırır. Adorno, Benjamin'in yeni medya ve kültürel
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.