En Eski Sarah Moss kitaplarını, en eski Sarah Moss sözleri ve alıntılarını, en eski Sarah Moss yazarlarını, en eski Sarah Moss yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanlar 2991 yılında üstünde ot bitmiş tek bir toprak parçası bulabilecekler mi acaba, sonra o toprağı kazınca inanç sistemlerimizin bir noktasında su bardaklarına ve plastik ambalajlara tapındığımızı mı keşfedecekler dersin?
Kitabı okumadan önce edindiğim tüm bilgiler beni
“ Sineklerin Tanrısı” ( Bu kitap, yaşanılan şartların insanın içindeki vahşiliği ortaya çıkışını anlatıyordu . Okumayan okusun derim ) gibi bir kitap okumaya yönlendirdiği için ilk sayfalardan itibaren kendi kendime “Cem ,yine yanlış bir seçim” demeye başladım.
İsteksizce okuduğum 80 sayfa sonunda birden işler değişti.
Ve bugün Türkiye’de yaşan milyonlarca kadın ve çocuk gibi dünyanın her yerinde yaşanan aile içi şiddetle ilgili konuya dönüştü.
O kadar gerçekçi ki , üniversitede okuyan ve kendinden bir iki yaş büyük arkadaşına , babasından yediği dayağı , çaresice maruz göstermeye çalışan gencecik bir kızın; “ esasında böyle yapmak istemiyor ama..” sına cevap olarak şu söz her şeyi anlatıyor : ”insanların neyi yapmayı isteyip istemediklerinden çok , ne yaptıkları ve ne söyledikleriyle ilgileniyorum."
Bence tüm şiddete maruz kalanların esas sorunu bu.
İster Amerika , ister İngiltere, ister Arabistan olsun eğer toplum , bu duruma göz yumarsa , normal karşılarsa
örneğin;" Baban o ,döver de sever de". derse.
Kurbanların , bu duruma karşı olanlara karşı , şiddet gördükleri kişileri savunmaları.
Belki çevremizde böyle yaşayan çok insan olduğu için kitabın bu bölümünü okurken çok etkilendim.
Ancak , benim çok önemsediğim bu bölüm ile ilgili olarak ,
arka kapakta sadece şu söz geçiyor “ baskıcı babasıyla ilişkileri günbegün bozulur.”
Newcastele’den Carlisle’a kadar yürümüştük ,esen rüzgarda iki bin yıl önce bütün o hendekleri kazıp taşları taşıyan suriyeli askerlerin Arapça sohbetlerini duyduğumu hayal etmiştim.
Kamp yapmak dendiği zaman aklınıza ne geliyor? Bazı insanlar için bunun cevabı olumsuz olabilir; sıcacık evi, yumuşacık yatağı ve interneti, yani konforlu alanını arkasında bırakıp gitmek hiç de kolay olmaz. Böcekler, daracık çadırda rahatsızlık, ihtiyaçlara ulaşımın zorluğu gibi sebeplerle bu eylemi gereksiz ve çekilmez olarak görebilirler.
Diğerleri içinse bambaşka bir tablo karşımıza çıkar. Kamp eşittir özgürlüktür. Öve öve bitiremezler. Her gün benzerini yaptıkları rutinleri, trafiği, metroyu, şehir yaşamlarında sevmedikleri birçok şeyi arkalarına atarak kendilerini doğanın kollarına bırakırlar. Hayatın keşmekeşine bir dur der ve kafa dinlerler.
Şahsen Kapadokya, Bolu, Sinop gibi doğayla iç içe, göllerinden eksantrik doğal yapılarına kadar ilgi çekici yerleri gezmeyi çok seven biri olsam da kamp konusunda biraz yüzümü ekşiten birisiyim. Yani doğa ve konforu aynı potada eritmek biraz daha bana göre. Siz hangi tarafta yer alıyorsunuz?
Cem Altınışık
İncelemenin tamamı: kayiprihtim.com/inceleme/hayale...
“Hayalet Duvar” önemli güncel ailevi problemleri, değişik bir olay örgüsüyle beraber okuyucuya sunuyor. Aile içi şiddet problemleri olan ve bunu sürekli olarak yaşadığı için doğal bir süreç olarak gören Silvie’nin, ailesi ile beraber katıldığı Demir Çağında yaşama simülasyonu etkinliğinde katılımcı olan üniversiteliler ile birlikte bu durum hakkındaki farkındalığının artması üzerine kurulmuş bir roman. İnsanlık çağlar boyunca gelişmiş olsa bile hala temel konular hakkında ne kadar geri kaldığımızı gösteriyor roman bize. Baba korkusu ve despotluğu ile yetişmiş bir kızın gözünden aslında karşı çıkılması gereken durumların yıllar içerisinde hem anne hem de kız tarafından nasıl benimsendiğini gözlemle şansımız oluyor. 136 sayfalık kısa bir roman olan Hayalet Duvar bir gün içerisinde rahatlıkla bitirebileceğiniz bir akıcılığa sahip. Çevirisinin de oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. İyi okumalar.