Kitabı okumadan önce edindiğim tüm bilgiler beni
“ Sineklerin Tanrısı” ( Bu kitap, yaşanılan şartların insanın içindeki vahşiliği ortaya çıkışını anlatıyordu . Okumayan okusun derim ) gibi bir kitap okumaya yönlendirdiği için ilk sayfalardan itibaren kendi kendime “Cem ,yine yanlış bir seçim” demeye başladım.
İsteksizce okuduğum 80 sayfa sonunda birden işler değişti.
Ve bugün Türkiye’de yaşan milyonlarca kadın ve çocuk gibi dünyanın her yerinde yaşanan aile içi şiddetle ilgili konuya dönüştü.
O kadar gerçekçi ki , üniversitede okuyan ve kendinden bir iki yaş büyük arkadaşına , babasından yediği dayağı , çaresice maruz göstermeye çalışan gencecik bir kızın; “ esasında böyle yapmak istemiyor ama..” sına cevap olarak şu söz her şeyi anlatıyor : ”insanların neyi yapmayı isteyip istemediklerinden çok , ne yaptıkları ve ne söyledikleriyle ilgileniyorum."
Bence tüm şiddete maruz kalanların esas sorunu bu.
İster Amerika , ister İngiltere, ister Arabistan olsun eğer toplum , bu duruma göz yumarsa , normal karşılarsa
örneğin;" Baban o ,döver de sever de". derse.
Kurbanların , bu duruma karşı olanlara karşı , şiddet gördükleri kişileri savunmaları.
Belki çevremizde böyle yaşayan çok insan olduğu için kitabın bu bölümünü okurken çok etkilendim.
Ancak , benim çok önemsediğim bu bölüm ile ilgili olarak ,
arka kapakta sadece şu söz geçiyor “ baskıcı babasıyla ilişkileri günbegün bozulur.”