Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selim Gürselgil

8.0/10
5 Kişi
26
Okunma
23
Beğeni
3.295
Görüntülenme

Selim Gürselgil Sözleri ve Alıntıları

Selim Gürselgil sözleri ve alıntılarını, Selim Gürselgil kitap alıntılarını, Selim Gürselgil en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evrim Teorisi Dağı!
Bu kitabın yazılış gayesi, İslâm biyoloji görüşünü temellendirmektir. Açıktır ki, çağımızın Müslümanları arasında bu görüş eksik ve bu görev yerine getirilmemiştir. Bunu söylerken bu yönde hiçbir şey yapılmamış ve yapılmamaktadır demek istemiyoruz. Fakat ortada Evrim Teorisi adında kocaman bir dağ dururken, bu dağ aşılmadan onun eteklerinde dolaşılmakla yaratılışçı olunmaz. Müslümanlar Evrim Teorisinin farkında olmasına farkındadır. Bazıları bu teoriyi dışından reddetmekte ve kendi dünyasında çürütmektedir. Bazıları da onun peşine takılmakta ve onun her sözünü onayladıktan sonra bir de yaratılışçı kalıp, "yaratılışçı evrimcilik" veya "evrimci yaratılışçılık" gibi uzlaştırmacı bir yol tutmaktadır. Biz her iki yolu da yanlış buluyoruz; her iki yolun da bize o dağı aşırmadığını, sadece yolumuzu şaşırttığını düşünüyoruz. Bize göre, çağın İslam biyoloji görüşü üç esas üzerinde temellendirilebilir. Bu üç esas; Hayat Hamlesinin analizi, Evrim Teorisinin kritiği ve İBDA Diyalektiğinin biyoloji alanına tatbikidir. Bu kitapta bunu yapmaya çalıştık. İddiamızda başarısız olsak bile, ihtiyacın dile getirilişindeki isabetimizin takdiri, hatalarımızın çıkarılması yoluyla İslâm biyoloji görüşünün sağlam temeller üzerinde yükselişini sağlayabilir. Bundan dolayı müsterihiz.
Sayfa 9 - İhtilâl YayınlarıKitabı okuyacak
100. Yıl Gürültüsü
- «Medenî Kanunu İsviçre'den, ticaret kanunu Fransızların sömürgelerine uyguladığı ticaret kanunlarından, ceza hukuku İtalya'dan aparılan, iktisadî düzeni "karma ekonomi"nin karma karışık tonlarında dolanan, yetmiş senedir "eğitim sistemini" bir anlayışa bağlayamamış, siyâsî rotası belirsiz, idarî yapısı felç bir ülkeyiz!..» - «Siz Cumhuriyet çocukları, "Gözümüzü zaferde açtık" avuntusundasınız. Şimdi umulmaz yerlerde beklenmez yenilgilerle karşılaşınca apışmayın!...»
Sayfa 171 - Çarpıcı Kitap - Hukuk Edebiyatı/Salih MirzabeyoğluKitabı okudu
Reklam
Sonuçta her eğilim Atatürkçü olmak zorundaydı: Milliyetçilik, Atatürk milliyetçiliği; biraz şoven, biraz da kadim medeniyetlerin hepsinin veya çoğunun aslen Türk olduğunu sanacak kadar kaçak...Batıcılık, Atatürk Batıcılığı; liberalizm veya sosyal demokrasi özentiliği...Özal döneminde buna bir de muhafazakarlık eklenmişti; o da Atatürk Müslümanlığı...Her şey Atatürk'e dayanmak, her kanaat, meşruiyetini ondan almak mecburiyetindeydi. 12 Eylül öncesinde bu mecburiyeti tanımak istemeyenler çıkmış, 12 Eylül'de onların akıbeti feci olmuştu. Yine öyle olurlarsa yine öyle olacağı kuşkusuzdu.
Sayfa 56 - ihtilalKitabı okudu
Karşı tarafın ne dediğini anlamıyorlar, ne diyebilirler ki?.. Meselâ adam Marx'tan söz ediyor, bir müslüman Marx'a ne diyebilir ki: "Komünist, Allahsız, Yahudi!" Böyle tek kelimelik şeyler. Düşünün, Marx'ın ömrünü vakfettiği şeyleri, yazdığı binlerce sayfayı, o binlerce sayfadaki onbinlerce ayrıntıyı, yüzbinlere verdiği heyecanı, yepyeni şuuru ve bu heyecan ve şuurla dünyayı birbirine katmasını, bir döneme damgasını vurmasını, tarihe yön vermesini... Peki, bütün bunların müslüman lügatında karşılığı ne? "Yahudi!"
Sayfa 125 - Çarpıcı KitapKitabı okudu
Ruh, Allah'a göre mahlûk, hayata göre ise kadîmdir. Tüm hayat ruha doğru tekâmül halinde, fakat asla ona varıcı değildir. Ruh başta ve ruh sondadır; hayat fiilinin içinde saklanan ve halden hale değişen -tekâmül eden- odur. Ruhtan ve onun tekâmülünden ayrı bir bedeni tekamül yoktur. Cemad iken ölüp nebat doğan, nebat iken ölüp hayvan doğan, hayvan iken ölüp insan doğan, hayatın sonsuz büyüklüğü ile sonsuz küçüklüğü arasında tecelli eden büyük sır odur.
Ee, hani bilimin rehberliğinde dini terkedecektik? Hâlâ dinin alanına girmeye kalktığında eli kolu bağlı, gözleri ve kulakları bağlı olan ve sürekli kendi kendini çelmeleyerek yürüyen bir bilim seviyemiz var... Dinin yerine geçmeyi bırak, yanına bile yaklaşamıyor henüz... İnandırabileceği bir şey, getirebileceği bir ahlâk, hiçbir şey yok... Bizim davarlar anlamaz ama... Hıristiyanlık Batı için hâlâ "vazgeçilmez" bir şeydir; bizden İslâmı terketmemizi isterlerken bile...
Sayfa 279 - Çarpıcı KitapKitabı okudu
Reklam
-....ne manaya geliyor Ceren? -Tanışırken sormuştum: Moğolca Ceylan demekmiş.
Sayfa 435 - ihtilalKitabı okudu
Batıda tekamül düşüncesinin ve giderek tekamül nazariyesinin ortaya çıkmasında, İslam dünyasındaki "yaratılış hikmeti tafsilatı"nın asıl hareket ettirici sebep olduğu görüşü giderek daha fazla taraftar bulunmaktadır. Zira tekamül düşüncesini antik yunan'a roma'ya ve hinde ve dayandırmak isteyenler bu uğurda aradıkları verilere ulaşamamışlar, sadece zorlama yorumlarla görüşlerini beslemeye bakmışlardır. Halbuki İslam dünyasında canlı varlıkların yaratılış hikmetlerini açıklamaya yönelik tekamül düşüncesi erken dönemlerden itibaren yer almış, "modern anlamında bir evrim fikri mülkiyet ilk defa Nazzâm tarafından ortaya atılmıştır.
(...) Buna göre ,varlık-daha doğrusu canlı varlık cemadatattan(maddeden) insana doğru bir dereceleniş tabakalanış teşkil eder cemadatten nebata bitkiye doğru derecelişin son halkası -cemadın ufku- Mercandır,nebat gibi kök salar. Nebat'tan hayvana doğru derecelenişin son halkası -nebat'ın ufku-hurmadır, hayvan gibi dişisini döller. Hayvandan insana doğru derecelenişin son halkası -hayvanın ufku- ise attır; insan gibi rüya görür.(İnsanın ufku yok!) Bu görüşün nakleden Salih MirzaBeyoğlu atın insanı insan olarak tanıyan ve "eşref-i mahlukat" olarak bilen tek hayvan olduğunu ilave eder.
Salih Mirzabeyoğlu,Berzah,İBDA yayınları
Batıcı olmak, Batılı olmak demek değil ki!
Sayfa 9 - ihtilalKitabı okudu
Reklam
Aslında pek öyle yakışıklı, kızların görür görmez ilgisini çekeceği biri sayılmazdı. Erkeklere sorsan, cinslerinin en çirkin örneği derlerdi. Fakat kızlar onda ne buluyorlarsa ne çocukluğunda, ne gençliğinde, ilgi gösterdiği hiçbir kız onu reddetmedi.
Sayfa 104 - ihtilalKitabı okudu
FARK...
- " (...) Diyalektikle mantık arasındaki fark şudur: mantık, hakikati kendisi ölçer, biçer, hakikat üstünde otorite olmak ister. Diyalektik ise "yürüyen hakikattir"; yani hakikat neyse ve neredeyse, aklın ona göre şekil almasıdır. Mantık , aklı tek otorite kabul eder, diyalektikse aklı hakikate göre biçimlendirir..."
Sayfa 210 - Cinius YayınlarıKitabı okudu
FİKİR ve DİYALEKTİK...
- " (...) Fikir, diyalektiğin içinde üç hâlde bulunur. 1) Karşıtıyla mücadele hâlinde 2) Karşıtın olumsuzlama hâlinde, 3) Bir alt şuurdan üst şuura yükselme hâlinde. Şu hâlde İbda Diyalektiği, çağın İslâmî fikir mücadelesinin ortaya konulmuş ilk ve tek örneğidir, tek yoludur. Müslümanın kafa dağınıklığı ve fikir keşmekeşinden kurtuluş yoludur, bu yolun biricik rehberidir...
Sayfa 214 - Cinius YayınlarıKitabı okudu
SELEFÎLER ve MANTIK...
- " (...) Mantığın kendisini reddetmekle, mantığın bütün bir fikir ve inanç temeli olmasını reddetmek birbirinden ayrı şeylerdir. Birincisi, İslâm'da olmayan bir şeydir. Çünkü akıl, mantık ve bilim bunlar müşterek bir hiza teşkil ederler. İslâm'da aklın ve bilimin reddedilmesi yoktur. İslâm'da aklın ve bilimin bütün bir inanaç ve fikir temeli olmasının reddedilmesi vardır. İmam-ı Gazali Hazretleri bu ince ayrımı yaptı. Ancak ondan sonra Selefîlerin İmamı İbn-i Teymiyye çıkarak mantığı reddetti, hatta mantıkla uğraşmayı küfür saydı. Mantığı reddederken mantıklı cümleler kurmaya çalışması, onun kendi kazdığı kuyuya düştüğünün alâmetidir. Buna bağlı olarak Kâinatın Efendisi, "İlim Çin'de de olsa alınız" demişken, o, Müslüman olmayanlardan ilim alınmasını küfür saydı. Bugün İslâm âlemindeki ilkel ve saçma görüntülerin temelinde bu vardır. Şimdi adam, gayrımüslimin cep telefonunu alır, bilgisayarını alır, toyota pikabını alır ama bunların ilmini alması kendi inancına göre küfürdür. Gavurdan ürün almak serbest, ama ilim almak yasak..."
Sayfa 210 - 211 Cinius YayınlarıKitabı okudu
Ruh bir yere ineceği zaman orada kendine mahsus şekiller meydana getirmeye başlar. Onun inişine elverişli unsurlar, kendileri de farkında olmadan, teker teker bir araya toplanır; elverişli olmayanlar, kendileri de farkında olmadan, birer birer bu toplantıdan uzaklaşır. Böyle bir hâl her zaman ve mekânda, ruhun inişine işarettir; ama yine de ruhun inişi demek değildir. Nice vakitler olmuştur ki, orada ruhun inişine dair tüm alâmetler belirdiği hâlde, ya mekânın bir hastalığından, ya zamanın bir ârızasından, ruh yere inmemiş, oluşun tohumları bozuluşun kırağıları altında kalmıştır. Benim tek korkum buydu. Bir şeyler olacağı muhakkak, ama ne olacağı muammaydı. Ruh gökte belirmiş, ama yere inip inmeyeceği, tam kuvvetiyle tecelli edip etmeyeceği esrarını korumaktaydı.
77 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.