Verevine: Bir köşeden karşı köşeye doğru, verev olarak.
Verev: Bir köşeden karşı köşeye doğru kesilmiş, katlanmış ya da konulmuş olan.
Kullanımı:
Günler boyunca ölçtüm, biçtim, yokluğunu verevine kestim binlerce makas darbesiyle.
İktifa etmek: Yetinmek
Kullanımı:
Eğer Ardem Usta o akşam ''Şevket Bey beni arar, bizim hanım şunu sever, sen ona şöyle bir takı yapıver der, ben de yaparım'' deseydi; Gülseren Hanım bununla da iktifa edebilirdi.
Ve o sihirli sözcük...
Muttasıl:
1. Yan yana bulunan, bitişik durumda olan.
2. Hiç durmaksızın, ara vermeksizin, sürekli olarak, boyuna.
Kullanımı:
Düzenli, sabit, ince bir damla gibi muttasıl damladı sensizlik içime...
İstiap haddi: Kara, deniz ve hava taşıtlarının yolcu ve yük miktarlarını belirleyen sınır.
Kullanımı:
Taşıyabileceğimden fazla yüküm vardı, istiap haddim dolalı hani olmuştu ya yine de onları bırakmadım.
"... nasibinin seni bir gün mutlaka bulduğuydu. Her şey insana yazılıyor diye düşündü; ama bazen ulaşmıyor. Bilmediğimiz nedenlerle dolaşıp duruyor hayatın içinde. Bazen yanından geçiyor insan yazgısının, bazen elinden tutuyor ama bunun kaderi olduğunu anlamıyor. Tam yakalayacak gibi oluyor ama uçup gidiyor. Sonra bir gün, hesapta yokken, hiç beklemezken, başka alemlerdeki seyrini tamamlıyor senin olan şey, ÇIKIP GELİYOR VE SENİ BULUYOR. Olmazlar, çok zorlar ve imkansızlar anlamsızlaşıyor. Ömer'in saati gibi...
Ali Rıza Öğretmen,biliyordu ki, günlerce başka kollarda gezen saat zaten Ömer'indi."