Savaşta her şey farklı, inançla geleneklerin, eski değerlerin ve kişisel ahlakın yasakladığı ve başka zamanda ancak ölümle kefareti ödenebilecek şeylere izin var.
Afganistan denildi mi hiçbir insanda pozitif bir düşünce oluşmuyor. Duyduğumuz haberler zaten yüzümüzü güldürecek bir duruma sahip değil. Severek okunan yazar Khaled Hosseini (
Ve Dağlar Yankılandı) kitaplarıyla Afgan topraklarında yaşanan olayları anlatarak yüreğimizi yaktı. Bu okuduğum kitapta aynı şekilde hüzün dolu bir hayat hikayesini ele alıyor. Şirin-Gül adlı bir kızın, kadının, ananın acı dolu yaşamı. Bitmeyen savaşlar, açlık, hastalık ve ordan oraya kaçışlar... İsyanın yükseldiği yerde yaşamak çok zor... Yazar boşuna dememiş "burası tanrının ağladığı yer" diye...
20. Yüzyılın başlangıcından itibaren Iran tarhını anlatan roman tarzında yazılmış bir kitap olarak bakabiliriz. Petrol’ün bulunmasıyla dünya devletlerinin gözüne giren bir bölge olmaya başlayan Iran’ın siyasi gelişimini, monarşi ve parlamenter yönetim sisteminin birbirleriyle savaşlarını, halkın acılarını ve sorunlarını, kadınların durumunu, bağımsız bir ülke olma yolundaki sıkıntılarını, Şah’ın siyasetinden Molla siyasetine geçişini okuyacaksınız. Bütün bunları sıkmadan İskender adli bir karakterin hayatını anlatarak dile getirmiş yazar. Bazı yerleri çok uzun ve gereksiz görerek, genel itibariyle faydalı ve güzel bir kitap olarak nitelendiriyorum.
Başlangıçtan itibâren rahatlıkla içine çeken, İran’ın tarihsel sürecinin, toplumsal sorunlarının, ahlâk ve kültür anlayışlarının, kadın’a bakışlarının ve kadın odaklı problemlerinin Türkiye’ninkine ne kadar benzediğini görüp şaşıracağınız, siyasetten bahsederken bile çok sıkmayan, akıp giden bir İran romanı.
Fakat bazı yerlerde neden böyle saçmalıkları okumaya vaktimi ayırıyorum diyebileceğiniz hassas noktalar da var dini anlamda ama tam zıttı bir pencereden de bakıp karşı tarafı da eleştirdiği yerler olduğunda da şaşırdım. Kimi zaman sekülerizmi, kimi zaman dindarlığı eleştirdiği gibi çok büyük bir bölümünde ortadoğunun makus kaderi ‘petrol sömürüsü’ çevresinde şekillenmiş olaylar.
Edebi anlamda bir kazanımı olmasa da çevirisi çok iyiydi bence.
Okurken zorlanmıyorsunuz, akıcı, düzgün cümleler.
Yalnızca son 100 sayfa beni inanılmaz boğduğu, gereksiz uzatıldığı ve saçma sapan bağlandığı için puanı oradan kırdım.
İlginç bir romandı, tavsiye ederim bilhassa komşuların siyasetleri, tarihsel süreçlerine dair okumalar yapmak isteyen, İran’ın ve 1900-1979 arası dönemini merak edenler roman hâlinde okuyabilir.