Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Taha Parla

9.2/10
16 Kişi
81
Okunma
12
Beğeni
1.527
Görüntülenme

Taha Parla Gönderileri

Taha Parla kitaplarını, Taha Parla sözleri ve alıntılarını, Taha Parla yazarlarını, Taha Parla yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
240 syf.
6/10 puan verdi
61 anayasasının yasama yürütme ilişkişi ve atanmış bürokrasinin tahakkümü hakkınd yapılan nesnel analizler çok doğruydu.Lakin son bölümdeki daha siyasi yazıları pek begenmedim.İdeolojik olarak öznel bir şekilde yazılmış.Anap'ı tenkit etmeye çalıştığı yerler çok yetersiz,kuvvetsizdi.
Türkiye'nin Siyasal Rejimi (1980 - 1989)
Türkiye'nin Siyasal Rejimi (1980 - 1989)Taha Parla · İletişim Yayınları · 20064 okunma
Hukuk ilkelerine uymayan kanunlara uymak da halkı uysal koyunluğa götürür.
Reklam
Anayasa bir üst yasadır ama üst tarafı o da bir yasadır.
Emile Durkheim
Sonsuz sayıda örgütlenmemiş bireyden oluşan ve anormal derecede güçlü bir Devlet tarafından bastırılan ve kuşatılan toplum, gerçekten de tam bir sosyolojik ucubedir. Çünkü kolektif eylem her zaman için, tek ve benzersiz organ olan Devletin dolayımıyla ifade edilemeyecek kadar karmaşıktır.
Gökalp için Türk milliyetçiliğinin kültürel-normatif bir sistem oluşu gibi İslam dini de, ahlaki-normatif bir sistemdi; her ikisi de toplumdaki dayanışmanın temellerini oluşturuyordu.
Reklam
Gökalp'e göre Türkçülük hareketindeki "ırkçı milliyetçiler", ulusu ırkla bir tutma hatasına düşmüşlerdir.
Demokrasi elden gitmiştü bunun çün darbeyle padişahlık getürdük
12 Mart 1971 yarı-darbesinden sonra askeri bü­rokrasinin Tükiye Büyük Millet Meclisi'ne dikte et­tiği (Türkiye Büyük Millet Meclisi,nin de hazmetti­ği ) anayasa değişiklikleriyle, 1961 Anayasası'nın getirdiği özgürlükler rejimi daraltılmıştı. 1982 ana­ yasası özgürlükleri daha da kısıtlamakla kalmamış, 1971 sonunda dakunulmayan devlet yapısını da ra­dikal biçimde değiştirmiştir. Bu değişikliğin ana­ hatları şunlardır: (1) 1961'de zayıflatılmış olan ya­sama üstünlüğü 1982'de iyice ortadan kaldınlmış­tır, (2) 1961'de temsili ve sorumsuz bir makam olan Cumhurbaşkanlığı 1982'de olağanüstü yetkilerle donatılmış bir devlet başkanlığına dönüştürülmüş­tür, (3) 1961'de bağımsız olan Yargı 1982'de Yürüt­me'ye bağlı hale getirilmiştir
Cuntacı hokkabazlığı ve sınıf çatışmasının apolitikleştirilmesi
1982, anti-sendikal tutumu uç noktaya götürür {Md.51): (1) "Bilgi ve belgeler"in yetkili merci veril­mesi gerekir, (2) birden fazla sendikaya üye oluna­maz (3) tüzükler, yönetim ve işleyiş yalnız demok­ratik esaslara değil, Cumhuriyet'in niteliklerine de aykırı olamaz. Kısıtlama çemberi, sendikal faaliye­te ilişkinin ek 52. maddeyle iyice daraltılır: (1) Sen­dikalar, 13. maddedeki genel sınırlamalara aykırı hareket edemezler, (2) siyasi amaç güdemezler, (3) siyasi faaliyette bulunamazlar, ( 4) siyasi partiler­ den destek göremezler ve onlara destek olamazlar, (5) derneklerle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaçlarla ortak hare­ket edemezler, (6) devlet, sendikaları idari ve mali denetimi altına alır. Özetle, derneklere konan siya­set yasağı sendikalara da konmuştur, sendikalar da toplumdan yalıtılmış ve çok dar bir ekonomizme mahkum edilmiştir. Üstelik devletin hem mali hem de idari vesayeti altına sokulmuşlardır.
Çarpıklık, noksanlık...
1961'de çok açık biçimde kişinin isteğine ve kü­çüklerin kanuni temsilcisinin rızasına bırakılan din eğitimi, bunu milli eğitimin dışında bırakan Kema­list laikliğe tümüyle aykırı olarak, 12 eylül Kema­listleri tarafından, milli eğitimin içine sokuluyor ve zorunlu yapılıyor. Hem de, ne kadar usulen olursa olsun, aynı solukta, çağdaş bilim esaslarına aykırı eğitim yapılamaz diye diye.
Reklam
1982, dernek kurma hakkını 1971'in çok ileri­sine giderek ortadan kaldırır (Md. 33). Önce, belli bilgi ve belgelerin idari mercie verilmesini ister (2. fıkra). Sonra, sınırlamaları saymaya başlar: Dernekler, ( 1) 13. maddedeki genel sınırlamalara aykı­rı hareket edemezler, (2) siyasi amaç güdemezler, (3) siyasi partilerden destek göremez ve onlara des­tek olamazlar, (4)sendikalarla kamu kurumu nite­liğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaç­la ortak hareket edemezler (4. fıkra). Başka bir de­yişle, derneklerin toplumdaki diğer bütün örgütlü grup ve topluluklarla ilişkisi kesilmiştir; dernekler toplumsal-siyasal yaşamdan yalıtılmıştır. Bu da toplumu depolitize etmek isteyen 1982 Anayasası' nın genel yaklaşımıyla tam tutarlıdır. Ayrıca, as­kerlerin yanısıra, polislerin ve memurlann da der­nek kurma hakları sınırlanmıştır.
Kitap ve broşür yayını 1961 anayasasına göre izne bağlı tutulamaz; sansür edilemez (Md. 24). 1982 anayasasının belki de en ilginç özelliklerinden biri , bu hakka usulen de olsa yer vermemiş olmasıdır. 1982 bu bakımdan "ki­tapsız" bir anayasadır. Kitabı koruyucu bir hükmün anayasaya konulmamış olması belki de daha sonra Türkiye'de kitaba yöneltileeek saldırının bir ön ha­bercisidir.
Temel baskı odağı temel haklar
1971 değişiklikleri- Temel hakların özü olan kenar başlığı, Temel hak ve hürriyetle­rin özü, sınırlanması ve kötüye kullanılmaması"na çevirip yaklaşımını daha baştan haber verdikten sonra, önce sınırlamadan sonra özden söz eder. 1961'de say ı lan nedenler arasından so syal adaleti çıkarıp kamu sağlığını ve "devletin ülkesi ve mille­tiyle bütünlüğü"nü ekler; sınırlamayı ve ancak ar­dından öze dokunulmazlığı getirir. 3. fıkrayla da hak ve hürriyetlerin kullanım alanını daraltarak sı­nırlamayı genişletir: Haklar, Devletin bütünlüğüne, Cumhuriyet'e ve onun niteliklerine karşı kullanıla­maz; "dil, ırk, sınıf, din ve mezhep" ayrımına dayanı­larak da kullanılamaz. 1982'de ise "öz"den bahis ve eser bile yoktur.
Demokrasi denince sivil parlementer demokrasinin anlaşıldığı ; siyasal temsil, ka­rar alma ve anayasa yapma/değiştirrme denince ge­nel oyun, serbest seçimin, siyasal partilerden olu­şan parlamento çoğunluğnun anlaşıldığı; yönetim denince askeri otoritenin sivil otoriteye bağlı ve ba­ğımlı olması kuralının anlaşıldığı bir çağda 1961 ve 1982 anayasaları, askeri darbeleri ve darbe anaya­salarını meşrulaştıncı, çağdışı ve militarist bir il­keyle, bir kavramsal kategoriyle hareket etmekte­dirler. Amaç olarak ifade ettikleri demokrasiye as­keri darbe yoluyla gidilebileceğini düşünmekte; amaç-araç, ilke-yöntem arasındaki kaçınılmaz bü­tünlüğü hiçe saymaktadırlar. Öyle olunca da meş­ruiyetlerine, yapılış usulleri bakımından gölge düş­mekle kalmamakta; bu militarist kültürel-kavram­sal bagaj, değişen derecelerde, 1961 ve 1982 anaya­salarındaki "devlet yapısı"nda askeri bürokrasiye verilen üstün konumda da kendini duyurmaktadır.
Kutsal Militarizm ve Zoraki Kanunlar devletinin kısa tarihi
1921 ve 1924 anayasaları Türkiye'de cumhuriyet döneminde TBMM tarafından yapılan ilk ve son anayasalardır.
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.